Ahirete göç: Nedense insan aklı, bu tabii göçü düşünmek istemez. Halbuki, doğum onun elçisidir.
Bir akşam güneşi gibi bu fani dünyayı terk eden insan, Bitmeyen bir sabah güneşi gibi, ebediyyet ufuklarında doğar.
Ey yolcu uyan! Yoksa çıkarsın ki sabâha: Bir kupkuru çöl var: Ne ışık var, ne de vâha!
İnsanlar ya yaşlılığın verdiği dermansızlık yüzünden, yahut kendilerini öteki dünyaya daha yakın gördüklerinden, orada olup bitenler üzerinde daha fazla kafa yorarlar.
Kim şu üç şeye sarılırsa dünya ve ahiret dileklerine kavuşur: Allah’a sığınmak, ilahi takdire razı olmak ve Allah’a karşı hüsn-ü zanda bulunmak.
Hangi dâne, toprağa gömüldü de tekrar çıkmadı? Niçin, insan denen dâne hakkında şüphe ediyorsun.
Dünyaya geldiğin zaman, sen ağlarken çevrendekiler gülüyorlardı. Öyle bir hayat sür ki, öldüğünde çevrendekiler ağlarken, sen gülümseyerek ahirete gidesin.
O, ömrü bâkide (ahirette) göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fâni ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bâkiden hiç haberin yok. Ölüm sekarâtı uyandırmadan evvel uyan.
Vicdan bulur asüde tecellisini dinde; Mes’ud ebediyet, bu hayatın ötesinde.