Aklın saf dışı edildiği yerde, zekânın ürünleri yenir; ama meyve zehirleyici de olabilir!
Hile yapanın başarısı, asla süre gitmez.
Allah, ezelde ilminde, öyle bir merdiven taktir etmiş, çizmiş ki, o merdivenin basamakları insanlar, merdiven ise insanlık! Her bir insan, hangi basamak olarak takdir edilmişse, o basamağın yontusuna tabi olacak, bir ömür boyu yaşamından sonra gelip o basamağı oluşturacaktır.
İnsanlara baş olup, hükmetme duygusu “emmare” nin dışa vurmasından başka bir şey değildir!
Cehennem yolunun taşları iyi niyetle örülmüştür.
ÂKİL, duyduğunda HİKMET arayan; APTAL duyduğunda kusur arayandır.
Kişi ister iyi niyet ister kötü niyetle olsun başkalarının maddiyatına veya maneviyatına zarar vermişse onlara verdiği zararı telafi etmedikçe tevbesi geçerli olmaz. Hayalindeki tanrıya tevbe etmek boş iştir. Zararın telafisi tevbede esastır. Hatasını anlayanın tevbesi verdiği zararı telafi etmesinden geçer. Aksi halde o vebal ile ahirete gider.
Kur’an insanlara pek çok şeyi sembollerle anlatırken; tasavvuf ise baştan sona, serâpa sembol ve mecazdır.
İşaretler onlara bağlanmak için değil, gösterdiklerinin değerlendirilmesi içindir.
Eğer beynini gereğince kullanamıyorsan, tüm organların sana vebaldir.
Benim düşünce sistemimde herkes herkesle görüşüp fikir alır bilgi alır sonunda kendi aklıyla yolunu çizer. Şununla görüşülmez, şu kitap okunmaz, şu konu incelenmez araştırılmaz diye bir şey yoktur. Bunun aksini söyleyenler benim düşüncemi paylaşmamış olurlar. Bunu herkes bilmeli.
Gecenin hayalinde sultan olabilirsin; ama hakikat güneşi doğduğunda nereye kaçacaksın?
Tanrıyı dışarda yukarda düşünenler, ruhun da bedene dışarıdan, yukarıdaki tanrının yanından geldiğini düşündüler! Allah’ı bilenler ise, ruhun beynin özü ve hakikatı olan Hak’tan geldiğini müşahade ettiler..
Günah, ‘senin varlığından’ doğar..
Sürekli ibadetle beraber Allah’ın sonsuz sınırsız azâmeti karşısında algılayabildiğimiz tüm varlığın yanında bir hiç olduğunu müşahede edebilirsen, secde etmiş olursun.
Ömrünü koyduğun oyunda, yanlış ata oynamanın pahası, ebedi hüsrandır.
Sevmeyi bilmeyen sevildiğini anlayamaz.
“Adn” cenneti yaşamı, ilahi sıfatların birimden zuhuru ile yaşanan hal demektir. Kendini diğer varlıklardan daha güçlü, daha kudretli olarak gören birim, Allah’ın sıfatlarını nefsani sıfatlarıyla örtme durumundadır ki; ilahi sıfatları örtme durumunun adıda “küfür”dür!. Neticesi de, o izhar ettiği şeyin hakikatını yaşayamamaktır.
Yatarken, kimsenin hakkı bugün de üzerime geçmedi, diye düşünebiliyor musun?
Karşınızdakinin büyüklüğünü idrâk edemiyorsanız, Ona yaklaşınız.
Gözünü ve kalbini dünyalık bürümüş, aklı bulûğa ermemiş koca insana, “Allah”a yakîn elde edip, bunun sonuçlarını yaşamanın” ne olduğunu da anlatmak elbette mümkün olmaz.
Ölümsüzlüğün tek çaresi ölmektir.
İnsanlar arasında hiçbir şekilde ayırım yapmayın! Onlar arasında ayırım yapma hakkı, sadece ve sadece onları yaradana aittir.
Bil ki, vâde tamam oldu ve vakit geldi.. Artık, herkesin, mutlak birlik yolu üzerinde buluşması vaktidir. Bu yol öyle bir yoldur ki, bu yolda, ne mezheb ve ne de tarikat ayrılıkları bulunacaktır.
Israrla çalınan kapı elbet bir gün açılır.
Gönlünüzden, kızmayı terkedemediyseniz, halâ gerçekten uzaksınız.
Üç ayların bereketine yoğun oruç ve gece namazlarıyla ulaşıp, tek indindeki değerler ile varlığı müşahedenin hazmını niyaz ederim.
Ancak, gerçeğe erenler, ‘ayna’ olabilirler.
“OKU” hükmü “İNSAN”a gelmiştir, “mental hayvan” olmadığını hatırlatmak için.
Sabrı terk etmeyen gerçeğe eremez.
Perde kalkmadan bu dünyadan gittiğin takdirde, öbür tarafta bu perdenin kalkması mümkün değildir! Kime göre? Kurana göre!
Geçmişin münakaşasına girmeyiniz ki, size ‘basit insan’ demesinler.
Dünyada zevk ve keder, geceyle gündüz gibidir. Hiçbiri sürekli değildir.
Bütün mahlûkat kendi mefâati için yaşar. Vermek ise, “ALLAH” ahlâkıyla ahlâklı olana aittir.
Sırat-ı mustâkim, kişinin zâhirinden bâtınına giden; sonucu Allah’a ulaşan yoldur.
Algılanan varlığın, hakkın vucudu olduğunu müşahade, vahdet-i vucüddur.
Hayırdan bir şey öğrenirseniz onu insanlara öğretiniz! Böylece, bu hayrın meyvelerinden istifâde edersiniz.
Yüksek derecede Evliyaullah dediğimiz zevat hariç, öteki vefat edenlerin hiç biri Dünya ya gelemez! Göremez.