Allah, bildiğini saklamayacağına, herkese öğreteceğine dair söz ve vaid almadan hiçbir bilgine bilgi vermez.
Bir tabiat kanununu izah eden her formül, Allah’ı öven bir ilahidir.
Allah’a yakın olmak için, içimizde hakikat ve adalet aşkını yaşatmalıyız.
Eğer Tanrı, insana yaşamaya zorladığı hayatı kendisi yaşamak zorunda kalsaydı, kendisini öldürürdü.
Allah, kesin olarak hiçbir kişiye bilgisizlikle yücelik, üstünlük vermez ve kesin olarak bilgiyle de hiçbir kimseyi alçaltmaz.
Sevmek için Allah, arkadaş olmak için Kur’an, nasihat için de ölüm yeter.
Allah’tan uzaklaşan, Allah’ı aramayan insan, ne kendisinde, ne de kendi dışında hakikati ve adaleti bulamaz.
Tanrı, özellikle tek tanrıcılar tarafından evrenin tek yaratıcı ve yöneticisi olduğuna inanılan varlık.
Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur.
Tanrı, insan ve madde diye ayırım yapmak anlamsızdır. Evrensel cevher, saf bilinç olan ruhtur. Düşünce basamaklarını kateden insan sonunda kendisine döner. Gerçek ruhun kendisi olduğunu keşfeder. Aslında insan tanrı; tanrı da insandır.
Herkes korktuğundan kaçar, yalnız Allah’tan korkan O’na yaklaşır.
Ey Arkadaşlar! Allah birdir, büyüktür. Adalet-i ilahiye, O’nun tecellilerine bakarak diyebiliriz ki, insanlar iki sınıfta, iki devrede mütalaa olunabilir, ilk devir insanlığın çocukluk ve gençlik devridir. İkinci devir, insanlığın kemal (olgunluk) devridir.
Tanrı olmasaydı herşey mûbah olurdu.
Adem aleyhisselam akıl derecesinden aşk derecesine ulaşınca bütün varlıklarda Allah’ın güzelliğini görmeye başladı. Her varlıkta Allah’ın tecellisini gördü. Adem her şeyin hakikatını biliyordu ki, ona “alleme’l-esma” denildi.
Deha Tanrı vergisidir, ama yetenek bizimdir.
Tanrı tavsiyemi sormuş olsaydı , evren için daha basit bir tasarım önerirdim.
Hakikatte ancak ve yalnız Tanrı’dır ki tam olarak bilgedir, yani her şeyin hakikati hakkında tam bilgisi vardır; fakat denilebilir ki insanlar daha önemli hakikatler hakkında az ya da çok bilgi sahibi oldukları ölçüde, az ya da çok bilgelik sahibidirler. Bu noktada bütün bilginlerin hemfikir olamayacağı hiçbir şey bulunmadığını sanıyorum.
Yaradılanı severiz yaradandan ötürü.
Tanrıya zarlarıyla ne yapması gerektiğini söylemeyi bırakın.
İnsandaki güçlü ve ulu olan herşey insanüstü ve dışsal olarak düşünüldü. İnsan kendini çok küçümsedi. Kendindeki iki yanı birbirinden ayrı iki alana böldü insan; Değersiz ve güçsüz yanı ile güçlü ve şaşırtıcı yanını… İlkine insan dedi, ikincisine ise Tanrı!
Tanrı bize cenneti vaat etmemiş olsaydı, kimse ona secde etmezdi.
Allah’ı hakkıyla tanımayan kimse, ondan hakkıyla korkmaz.
Sade insanlar, Allah’ı, güneşin harareti ve bir çiçeğin kokusu kadar tabii hissederler.
Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, Ona iman edenlerin hiç biri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun.
Tanrı dualarımızı bize göre değil, kendi yöntemine göre yanıtlar.
Her insanın hayatı, Tanrı’nın yazdığı bir peri masalıdır.
İnsanlar arasında Tanrın seni görüyormuş gibi yaşa. Tanrıya dua ederken de insanlar seni dinliyormuş gibi dua et.
Tanrı, kadınlara geçmişi ve geleceği, erkeklere ise yaşadığı günü armağan etti. Kadınlar geniş bir zamana yayıldıkları için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar.
Ev halkını koruyan Tanrıya inanmaktan daha keyif veren ne olabilir!
Tanrı, kendilerine yardım edenlere yardım eder.
Eğer insanlar Tanrı olsaydı, kendilerini demokratik olarak yönetebilirlerdi. İnsanlar Tanrı olmadıklarına göre, mükemmel bir devlet insanlara göre değildir.
Allah Ahat’tırr, zati sıfatı ile. Birdir, eşi benzeri olmayan birdir.
İlim Allah’ı bilmektir. Kişi Allah’ı bildiği kadar alimdir. Alimse Mürşittir.
Şu dünyayı tanrı yarattıysa, onun yerinde olmak istemem doğrusu. Çünkü, dünyanın sefaleti yüreğimi parçalar.Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: “bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?”
Diğer tüm kanıtları bir yana bırakırsak baş parmak bile benim Tanrı’nın varlığına inanmam için yeterlidir.
Aldatmaz olduğu için de Tanrı’nın bildirdiği doğrudur.
Voltaire’in sözünü tersine çevirerek diyorum ki, eğer Tanrı gerçekten varsa, onu yok etmek gerekir.
Ölüyorum Tanrım bu da oldu işte. Her ölüm erken ölümdür biliyorum Tanrım. Ama, ayrıca, aldığın şu hayat fena değildir. Üstü kalsın.
Tanrı’nın bilgisinin mükemmel olması ve onun aldanmaz ve aldatmaz olması inancı, vahyin temelini oluşturur.
Birisini sevmek, onu Tanrı’nın kastettiği şekilde görmektir.
Tanrı’lar mı peygamberleri, yoksa peygamberler mi Tanrı’ları seçtiler; İnönü, Atatürk’e ve Lenin, Marx’a ne kadar muhtaçtılar, sorabiliyoruz. Belki de peygamberler Tanrı’sız, kendilerini güvende hissetmiyorlar.
Yol, gerçek ve yaşam Ben’im. Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez. Beni tanısaydınız, Babam’ı da tanırdınız. Artık O’nu tanıyorsunuz O’nu gördünüz.
1 Yorum
Herkes korktuğundan kaçar, yalnız Allah’tan korkan O’na yaklaşır. EBU’L KASIM