Aşkta olduğu gibi dostlukta da, insan bildiği şeylerden çok bilmedikleri yüzünden mutludur.
Bütün tutkular bize suç işletir ama, bizi en gülünç hatalara düşüren aşktır.
Aşk, öyle engin bir denizdir ki, ne başlangıcı ne de sonu vardır.
Dünya kuruldu kurulalı bilinir: Aşk, derinliğinin farkına, ancak ayrılık saati gelip çattığında varır.
Aşk birbirine bakmak değil, birlikte aynı yöne bakmaktır.
Hiçbir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile. Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin.
Aşkta sadık olanlar yalnızca aşkın uçarı yanlarını bilirler aşkın trajedisini bilenlerse vefasızdır.
Farklı cinslerden iki eşit insanın görevi olarak tanımladığımız aşk, iki bireyin bedensel ve düşünsel yönlerden birbirlerini çekmesini, başkalarını dışlamasını ve birbirlerine karşı mutlak bir teslimiyetle yaklaşmalarını gerektirir.
Aşk, akıllı aptal demeden tüm insanlara bulaşan bir hastalıktır.
Tüm küçük yaşamımız biz tamamlayacak olan aşığımızı aramakla geçer. Partnerler seçeriz ve onları değiştiririz. Kalp yakıcı şarkılarda dans edip, umutlanırız. Hepimiz, bir yerlerde bir şekilde mükemmel birisinin bizi arayabileceğini umut ederiz.
Aşkın yedi şehrini geçtikten sonra hala ilk caddenin ilk sokağındaydık.
Kavuşursan meşk olur, kavuşamazsan aşk olur.
Aşkın gözlükleri öyle pembedir ki, bakırı altın, yokluğu varlık, gözdeki çapağı inci gibi gösterir.
Öğrenebileceğin en mükemmel şey; aşık olmak ve karşılığını bulmaktır.
Aşk; iki insanın bilinçlerini birleştirme çabasıdır. Boşuna bir çaba, çünkü insan kendi bilincine mahkumdur.
Mecâzî aşk olmaz. Bu istektir, arzudur, nefsin ihtiyâcıdır. Mecaz olan arzu, istek ve ihtiyaçlar, vuslatla ağırlığını kaybeder. İlâhî aşk yakınlık ve vuslatla daha artar. Mecâzî olanı aşk diye karıştırmamak lâzım. Aşk efendiliktir, mecnunluk değil.
Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.
İlk aşkımız biraz sersemlikle, bir hayli meraktan ibarettir.
Aşık olamayan adem yemişsiz ağaca benzer.
Bir başkasını sevmeliyiz ya da ölmeliyiz.
Aşkı sen bulamazsın, ancak o seni bulursa sen aşkı tadarsın.
Yaşam da böyle; aşk da belli belirsiz, geçici, kaçıcı bir şey.
Aşk cevaptır; ama biz cevabı beklerken seks çok ilginç birkaç soru sorar.
Rüyalarda ve aşkta imkansız olan bir şey yoktur.
Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki!
Hayran olduklarım ya da beğendiklerim arasında ortak bir payda bulamıyorum; ama aşık olduklarımın hepsi bende tebessüm bırakıyor.
Seveceksen ölçülü sev ki sevgin uzun sürsün; çok hızlı giden de çok yavaş giden gibi geç varır hedefe.
Aşktan tedavi eden birçok ilaç vardır, ama iyileştireceği kesin olanı yoktur.
Mantıkla beslenmeyen şey mantıkla yönetilemez.
Aşk bile salt fizyolojik bir sorundur. Bizim öz irademizle hiç ilişiği yoktur. Gençler sadık kalmak isterler, kalamazlar; yaşlılar sadakatsizlik etmek isterler, edemezler. Söylenecek söz bundan ibaret.
Duygusallık sık sık aşkın büyümesini çabuklaştırır, böylece kök zayıf kalır ve kolayca söküp çıkarılır.
Aşk, bir varlığı tutku ve bağlılık düzeyinde sevme. Kişinin duygularını yönetememesi durumu ile olağan sevgiden ayırt edilebilir.
İntikamda ve aşkta kadın, erkekten daha barbardır.
Aşk insanın birey düzleminde sonsuzu yaşamasıdır. Sosyalizm, insanın toplum ve sınıf düzleminde sonsuza koşmasıdır. Kardeşlik, insanın ulus düzleminde sonsuz beraberliği aramasıdır.
Benim düşlediğim aşk, iki kişinin birbirini sahiplenme duygusundan çok daha öte bir şey.
Aşk, dört nala giden at gibidir, ne dizginden anlar, ne söz dinler.
Aşık olan herkes sonunda zevke ulaştıktan sonra olağandışı bir düş kırıklığı yaşayacaktır; ve bu kadar büyük bir özlemle arzuladığı şeyin diğer cinsel tatminlerden daha fazla bir şeye neden olmadığını görüp şaşkına dönecek, böylece kendisini bu ilişkiden fazla yararlanmış olarak görmeyecektir.
İnsan iki şeyi saklayamaz: Sarhoş olduğunu ve aşık olduğunu.
Aşk aslında hiç doğal olmayan bir olgudur ki kendini nadiren tekrar eder; ruh yeniden bakire kalamayacak hale gelir ve bir başkasının ruhundaki okyanusa dalacak gücü kendinde yeniden bulamaz.
Sen istediğinde sana âşık olmaması, sana âşık olmadığı anlamına gelmez.
Aşıklara haber vermek isterim: Kalbin tüm meseleleri yalnız kalpte halledilir, çünkü bir hissin hakkından ancak başka bir his gelir. Ümitsiz bir aşkın panzehiri ise nefrettir.
Aşk aşıkı şir eder, aslanı zencir eder, katı taşı mum eder.
Kalbi göz yaşlarıyla suladığın zaman duâyı kâinat bilir. Bu yaşa kıyamayanlara aşk yoluna sefer haram kılınmıştır.
Aşk, insanın şeyleri en olmadıkları gibi gördüğü zamandır.
İlk sevdiklerinde kadınlar, âşıklarını severler, ötekilerde ise sevdikleri aşktır.
Aşk yolunda akılla mı yürüyorsun? Güneşi mumla mı arıyorsun?
Türlü türlü cefanın adını aşk koymuşlar.
Aşk-ı ilâhiyenin öğrenim dalı ise tasavvuftur!
Tasavvuf aşk yolu, gönül yoludur. ALLAH insana âşık olur. Sonra kul ALLAH’a âşık olur.
Aşk köprü kurmaktır. İnsanlar köprü kuracakları yerde, duvar ördükleri için yalnız kalırlar.
İnsanların taş yüreklerinde öylesine bir ateş vardır ki perdeyi kökünden yakar. Perde yandı mı, insan aşk hikâyelerini de tamamen anlar. O eski aşktan gönlün içinde yeniden şekiller meydana gelir.
Aşk caddesi akla tıkandı… Kendi kulaçlarınla aşk deryâsını geçemezsin; ya bir vârisü’n-Nebî, ya da bir nedîm-i ilâhî elinden tutmadıkca!
Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur.