Efendiler, bilirsiniz ki hayat demek, mücâdele ve müsâdeme demektir. Hayatta muvaffâkiyet, mutlaka mücâdele muvaffâkiyetiyle mümkündür. Bu da mânen ve maddeten kuvvete, kudrete istinat eder bir keyfiyettir.
Hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır: Galip olmak, mağlup olmak.
Her temennînin kābil-i tatbik olup olmadığını düşünmek lüzûmu bütün vatandaşlara anlatılmalıdır. Zamânın telakkîsi çok mühim bir meseledir. Dünya’yı dümdüz telakkî ettikleri zaman Dünya’yı dümdüz telakkî edenler, onun beş-altı bin senede vücûda geldiğini zannetmişlerdir. Hâlbuki Dünya’nın mâhiyeti meydana çıktıktan sonra anlaşıldı ki, Dünya beş-altı bin değil, ancak milyonlarca sene zarfında meydana gelebilmiştir.
Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz.
Hiçbir zafer amaç değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük bir amacı elde etmek için belli başlı bir vasıtadır.
Her vatandaşın arzu ettiğini yapmayı düşünmesi hayalperestliktir. Yapılabilecek şey, herkesin arzusu muhassalasının vasatisi olabilir.
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.
İnsanlar sürfeler gibi sulardan çıktıkları için önce, ilk önce ceddimiz balıktır.
Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.
İnsanlar büyük tabiat olayları önünde muhâceret, akın yolları ile bu arz dediğimiz yıldızın her kıt’asına dağılmışlardır. Bu kıt’alardan bazısına eski, bazısına yeni denmiş. Bu deyiş, hem bilgiden, hem bilgisizliktendir. Amerika’yı Kristof Kolomb keşfetti diye yeni Dünya sayılmıştır. Fakat jeoloji olayları Asya’dan Alaska yolu meydana geldi ve daha başka yollarla, karanlık zamanlarda ismi bilinmeyen geçişler oldu. Maya Medeniyeti’ni ve İnkaları öğrendikçe, stepler ve Alaska geçitleri düşünüldükçe, İnuit yüzleri ve tipleri ile kızılderili Hint insanları yüzleri ve tipleri incelenip araştırıldıkça bu Eski ve Yeni Dünya kavramları bittabî yavaş yavaş değişir. Kristof Kolomb’un keşfi hiç şüphesiz ki çok büyük ve mühim bir hâdisedir. Fakak daha dünkü iş sayılır.
İşler daha ilerledikçe o insanlar, primat zümresinden türediler; biz maymunuz, düşüncelerimiz insandır.
Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.
Natür (Doğa) insanları türetti; onları kendine taptırdı da. Ancak, insanların Dünya’da yaşayabilmeleri için, onların doğaya egemenliğini de şart kıldı. Doğaya egemen olmasını bilemeyen yaratıklar, varlıklarını koruyamamışlardır. Doğa onları, kendi unsurları içinde ezmekten, boğmaktan, yok etmekten ve ettirmekten çekinmemiştir.
Neş’eli olmayan insanlardan iki türlü şüphe edilir. Ya hastadır, yâhut o insanın başkalarına bildirmek istemediği bir kuruntusu vardır.
Târihî hâdiselerin cereyanı sırasında bâzen fizyolojik ârızalar mühim rol oynarlar. Tabiat ya mânî olur veyahut yardım eder.
Zafer, bir fikrin istihsâline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsâline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir.