Aynı kağıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz. Sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen.
Bilirsiniz sözümde hep durmuşumdur duracağım sevgilime söz verdim ben yirmi yıl yaşayacağım düşmanlarım sevinmesin yirmi yıl sonra yok diye belli değil yirmi yıla ne zaman başlayacağım.
Dar yerden çıkanlar geniş yerlere sığmazlar.
En güzel şiir matematiktir. Yeryüzünde şimdiyedek “iki kere iki dört eder” den daha güzel bir dize yazılmamıştır sanırım.
Üşümek varsa bu sıcağın yokluğudur, karanlık varsa ışığın yokluğu. Eğer her yer karanlık ve sen üşüyorsan işte bu o’nun yokluğu.
Hiç kimseye güvenmiyorum diye birşey yoktur, zamanında “O’na güvendiğim için, artık kimseye güvenmiyorum” diye birşey vardır.
Türk erkeğinin dünyanın en kıskanç erkeklerinden biri olmasının sebebi; sevgililerine değil, kendilerine güvenmediklerindendir.
İşin zoruna gideceksin. Her zaman zoru dene… Zoru yapamasan bile, zoru yapmaya çalışarak hiç olmazsa kolayını yaparsın.
Korkmuyorum diyenler, ya başkalarına yalan söylüyorlar, ya kendilerine yalan söyleyip kendilerini kandırıyorlar ya da bilmeyerek insan olmadıklarını söylüyorlar.
Ne ölünün arkasından konuşulur, ne de gidenin. Çünkü ha ölmüştür, ha gitmiştir kalan için.
Yüreğim gövdeme sığmıyor. Gövdem odama, odam evime sığmıyor. Evim dünyaya, dünyam evrene sığmıyor. Patlayacağım acımın acısından.. Susmuşum ki suskunluğum göklere sığmıyor. Böyle bir acıyı kimlere nasıl anlatacağım? Gönül dar geliyor sevgime, kafam beynime, ah şakaklarım! Çatlayacağım.. Anladım artık anladım kimselere anlatamayacağım.
Terkeden kişinin gittiği yerde aradığını bulamayınca dönüp ‘özledim’ demesi; özlediğinden değil, eşek gibi pişman olduğundandır.
Türk toplumunun mizaha olan ilgisi sizce zekasından mı ileri geliyor? sorusu üzerine;
“Ne zekası? Bu milletin yüzde doksan biri 82 anayasası’na evet demiştir. Geriye kalıyor yüzde dokuz. Hadi biraz iyimser olalım, ama yüzde altmışı aptal bir milletiz” demiştir. Bu cevaptan sonra mahkemeye verilmiştir “Yapmayın, etmeyin. Eğer mahkemeyi ben kazanırsam sizin aptallığınız mahkeme kararı ile tescillenmiş olur” dediyse de alıngan insanlarımıza söz dinletememiş, sonuçta mahkemeyi kazanmıştır.
Mahkemede aklanırsam, Türk halkının yüzde altmışının aptal olduğu Türk Mahkemeleri tarafından tescil edilmiş olacak.
Değeri bilmeden yalnızlığından kurtulmak istiyorsan; kurtulsan da yalnızsın.
Halkımı sevmediğimden bu halkın değişmesini istiyorum. Halkımı sevsem ne diye halkımın değişmesini isteyeyim.
Seni, annen kadar sevecek ve baban kadar merak edecek hiç kimse yoktur; o yüzden kimse bana aşk’tan bahsetmesin.
Belki sıkıca sarılabileceğimiz bir sevgilimiz olmadı, belki yalnızız; ama bilinsin ki adam gibi sevdiğimizdendir yalnızlığımız!
Haritalara baktım, hiçbirinde evin yok. Ansiklopedilere baktım, hiçbirinde resmin yok. Sözlüklere baktım, hiçbirinde ismin yok. Aynada kendime baktım, seni gördüm. Benden başka yerin yok.
Ne komünizm, ne kapitalizm, ne ateizm, ne sosyalizm; ‘kısmetsizim’
Bırak olmasın mezar taşımız, bir okul bahçesine gömsünler bizi çocuklar koşsun üzerimizde..
Eskisi olmayanın yenisi de olmaz.
Serüven nasıl bittiyse bundan öncekiler bu da biter. Bite bite sonunda ben de biterim olur biter.
Yıkılmasın diye dağlar, ah! Çekmiyorum. Kendimi yıkıyorum, dünyayı yıkmıyorum..
Al yalnızlığını gel! Korkma, sıkılmayız. Senin yalnızlığın benim yalnızlığımla konuşur, biz ikimiz susarız!
Bir tohum verdin çiçeğini al bir çekirdek verdin ağacını al bir dal verdin ormanını al dünyamı verdim sana bende kal.
Türk halkı… Kaza gaz diyen, gaza kaz diyen bir halktır…
Bilirsin günahları yazan melek soldadır. Hatta bundandır kalbin solda olması. Çünkü belkide aşk, yaşanılan en büyük günahtır.
Korku, en beşeri duygudur. Benim iktidarlara başkaldırışımı görenlerden kimi beni korkusuz insan sandılar. Oysa ben korkarım. Ne var ki, bende, başkalarına yararlı olacaksa, doğru bildiğimi, inandığımı söylemek, açıklamak duygusu, korku duygusuna her zaman üstün gelmiştir. Korkarım, yine söylerim.
İnsan, insan gibi, insan olarak hür olmasını bilmezse, hür olamazsa, o zaman kurtlar, kuşlar gibi hür sanır kendini.
Hayat bir sınavsa eğer hiç uğraşma, adını yaz ve çık. Belki sınıfta kalırsın; ama adının altında bembeyaz bi sayfa bırakırsın.
Bana göre Atatürkçülük şudur: Atatürk’ün yaşadığı dönemde, içinde bulunan koşullara en akılcı yoldan çözümler getiren uygulamalar toplamıdır.
Silahlanmaya ödenen para, dünyadaki açlık sorununun tamamen halledilmesi için gereken paranın yaklaşık 100 katıdır.
Bazen insan öyle özlenir ki. Özlenen bilse, yokluğundan utanır.
Tembellerin çalışma günü yarındır.
Bahse girerim yarın bir yobaz çıkıp, tuvalete gitmek günah diye fetva verse, tuvalete gitmeyecek ve altına yapacak o kadar öküz var ki bu ülkede.
Kadının aşka bakışı; ‘bir sen, bir ben, birde bebek’ken, erkeklerde bu durum; bir sen, bir ben, birde yedek’tir.
Bu film çok saçma, (Otobüs filmi) ben milletimi bilirim, o kadar Türk bir otobüste İsveç’in ortasında 1 hafta kalacak ve dışarı bile çıkmayacaklar, o kadar zamanda o Türkler dışarı çıkar 3-5 sarışın hatun düdükler iki de kebapçı dükkanı açarlar.
Ne kadar kalmak istesek de bazen gitmek zorunda kalırız. Ve ne kadar gitmek zorunda olsakta, kalmaktan yanadır sol yanımız.
Bir tohum verdin çiçeğini al. Bir çekirdek verdin ağacını al. Bir dal verdin ormanını al. Dünyamı verdim sana bende kal.
Elektrik düğmesini çevirince, çıt diye bir ses duyuyorsan; Anla ki yalnızsın.
Yoksulun tek silahı çalışmaktır.
“İyi insan lafın üstüne gelir” demişse eskiler, ve ben sürekli seni konuştuğum halde gelmiyorsan; demekki iyi bir insan değilsin.
Kolayca akmaz bilirsin bir erkeğin gözyaşları; ama eğer erkek ağlıyorsa, asla sahte olmaz gözyaşları.
Ya zamanından çok erken gelirim dünyaya geldiğim gibi ya zamanından çok geç seni sevdiğim gibi mutlulukta hep geç kalırım hep erken giderim mutsuzluğa ya her şey bitmiştir çoktan ya hiçbir şey başlamamış öyle bir zamanına geldim ki yaşamın ölüme erken sevgiye geç yine gecikmişim bağışla sevgilim sevgiye on kala ölüme beş..
Akıyorum aşağılara sızım sızım. Duyuyorum içimdeki derinlikleri, öpe öpe çek çıkar, soluğunla dirilt beni.
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, diyerek yaşattığınız yılanların bir sonraki hedefi siz olursunuz.
Diyorlar ki; “eskiden böyle değildin artık içine kapandın.” Dedim ki: “içindekiyle yetinen bu kalp artık sizi ne yapsın.”
Gittikçe artıyor yerçekimi.. Çek elimden, kurtarsın yerçekiminden, aşkın çekimi..
İçimde bir merak öyle bir merak ki ölümümden bir ay sonra bir güncük yaşamak ve dostu düşmanı suç üstü yakalamak.
Hayalim; küçük bi çocuğa ‘ne kadar seviyorsun’ dediğinde, açıp elini iki yana ‘işte bu kadar’ derken ki o masum sevgiyi bulmaktı.
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde.. Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor. Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim.. Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde..
Nasıl bittiyse bundan öncekiler, bu da biter. Bite bite sonunda bende biterim. Olur biter!
Hayatım süresince boyum kadar kitap yazdım ama beni sevmeyenler buna da mazeret bulup; “onun zaten boyu kısaydı diyebilirler.”
Çocukluğumu yaşatıyorsun, yalnızlığımca seviyorum seni.. Nice uzaklarda olursan ol, ölümümce yakınsın bana..
Öyle bir söz söyle ki bana
Kimselere söylemediğin
Ve hiç kimse sana söylememiş
Sana bir söz söylemeliyim
Kimselere söylemediğim
Ve hiç kimse bana söylememiş.
Bir yanlışlık var; sen bu denli güzel, ben bu denli sevdalı olmayacaktık.
Neden kaybedenler, kaybedilenlerin kaybedilmeden önce kaybedilmeyecek kadar değerli olduğunu anlamıyor?
Yalnızlığımdan daha yalnızım seninle, ne olursun beni bırak kendimle..
Bir kolum bir elim bir bacağım ve dilim tutmuyor. Öyle bir sevgi var ki içimde, O beni hâlâ diri tutuyor.
Öyle bir boşluktayım, düşüyor muyum, ağlıyor muyum, belli değil.. Yanım yörem sesini gönder tutunmaya sarılıp sesine kurtulayım.
İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur.
Bıktım usandım o yalancı kartpostal öpücüklerinden, her nasılsın sorusuna iyiyim sahteciliklerinden.
Neden evlilik yüzüğü, yüzük parmağına takılır ki? Çünkü; başka hiç bir parmağımızdan, direk kalbe giden bir damar yoktur.
Bigün beni soracaksın birilerine, haberin yok mu diyecekler. Söz değil bir ses çıkacak ağzından, işte o ünlemdir sonunda insan!
Yatağına yatınca; yüreğinin sesinden uyuyamıyorsan, anla ki yalnızsın..