Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, işte, başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz. Cahit Zarifoğlu
Abdurrahman Cahit Zarifoğlu (Doğum tarihi: 1 Temmuz 1940, Ölüm tarihi: 7 Haziran 1987) Türk şair ve yazar. Çocukluğu Siverek, Maraş ve Ankara’da geçti. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatını bitirdi. Diriliş dergisinde şiirleri yayımlandı.
Yeni Cahit Zarifoğlu Sözleri
Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda değil cihat etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır? Cahit Zarifoğlu
Hayalperest olmayın. Ayağınız yer tutmaz, sallanırsınız. Fakat hayaliniz geniş olsun. Geniş düşünün. Büyük düşünün. Size gösterilen hedefleri zihninizle aşın.
Evimizde her türlü musibete ve hastalığa karşı bir tek doktor ve ilaç vardı: Dua ve aspirin. Daima şifa bulduk.
Kalbinizi yumuşatın, ama iradeniz sert olsun. Kelimelerinizi yumuşatın ama nüfuzunuz kuvvetli ve derin olsun.
Bu dünya soğuk… Rüzgar genelde ters yöne eser. Limon ağaçları kurur. Bahaneler hep hazır. Güzel günler çabuk geçer.
Öyle sofralar gördüm ki; insan kasları vardı tabaklarda, o eğik gövdeler önünde yalnızlık, her şeyi birbirinden uzağa çarpıyordu, bir kadın, bir erkek…
Şimdi evinize dönün ve kullanmadığınız için kendi kendine çürüyen ama aslında başkasının ihtiyacı olan eşyalarınıza gözlerinizi dikin. Şimdi milyonları olanlara değil, olmayanlara bakıyorsunuz. Gördünüz mü ne kadar zenginsiniz!
Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden, Suriye’nin toprağından, Bosna’nın bayrağından, Gazze’nin gözyaşından öpüyoruz.
Diline bir düğüm at ve otur. Dinle. Gıybet ve dedikodu, münakaşa ve cedel, su-i zanlarla dolu söz varsa ya durma ayrıl, ya da engelle.
İnsanların görünüşlerine bakarak onlarda üstünlük bulmaya çalışanlar hep kaybetti.
Hayalimin ayağı yere değmiyor henüz. Onun gerçekleşmesine dayanacak, onun yükünü kaldıracak topraklarım yok.
Ağustos böceklerinin de bir görevi var. Evet durmadan şarkılar söylüyorlar, ama azıksız kaldıkları yok. Yeyip içiyorlar ve hiç de karıncalarla çatışmıyorlar…
Cahit Zarifoğlu Aşk Sözleri
Dedi ki; sen şairsin elindeki bu taş ne?, Dedim ki; şair aşka boyun eğer, zulme değil! Cahit Zarifoğlu
Aşktan küçük bir kuşku kazandım. Ne sevinç ne mutluluk ne coşku ne ruh çöküntüsü dedikleri, sadece kuşku. Mücerret.
Bir kalbiniz vardır onu tanıyınız. Bir şehir kadar kalabalıktır bazıları, bir dehliz kadar karanlıktır bazıları…
Allah, taşıyamayacağımız derdi ömrümüze, yaşayamayacağımız aşkı gönlümüze vermesin.
İçim büyük sabırla haşlandı, içim ey içim bu yolculuk nereye, yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin…
Aşk, bedenin, bizim için mutlu olan bir andan yaralanarak kendini yalnızlığa sunduğu zamanlarda ortaya çıkar. Balıkçının ağı sepet içinde taşıdığı zamanlarda değil, onu kendi başı üzerinde savurduğu zamanlarda… Artık beden ağır yalnızlık görevine biraz da ona hükmederek devam edecektir.
Öyle bir toplumun içine düşmüşüz ki her şey beyin yıkıyor.
Kuşlar uçsun yüreğinin kırılan penceresine, ve bir serçe konsun en kırılmış yere, adı gurbet olsun, hasret olsun, özlem olsun, ve özü sevda olsun!
Ayrılıkla başım belada, gözlerini çevir gözlerime! Yoksa ben, sensiz bu sessizlikle, deli gibiyim, sensiz bu sensizlikle!
Bana hissettirdiklerini seviyorum, sanki her şey mümkünmüş gibi, sanki yaşamaya değermiş gibi…
Cahit Zarifoğlu Dini Sözleri
Gözünüz yukarıda olmasın. Sonra haset eder, kıskanır, nankörlük edersiniz. Aşağıya bakın da halinize şükür edenlerden olun. Cahit Zarifoğlu
Bugün camilere, meyhanelere, sokaklara dolup insanlara hatalarını ikaz etmeye kalksak acaba başımıza neler gelir. Bizi kim dinler…
Müslümanlara, akıllarına göre yeni “Müslümanlıklar” teklif edenlerin hangisi bunlardan farklı ki. Onun için demişler: Dinime dahleden bari Müslüman olsaydı.
Hocam çok ileri gidiyorsun, dikkat et, seni oradan oraya sürerler diyorlar bana. Söylesinler bakalım nereye sürecekler? Söyleyin nereye sürecekler? Allah’ın Rahmetinin erişmeyeceği bir yer mi biliyorlar?
Dönelim kendimize ve aldığımız yaralara bakalım. Bizi suçlayacaklardır elbet. Çoktan ve neler pahasına dönüş yapmış olsak da suçlayacaklardır bizi. Ruhumuzun batıdan aldığı lekelerden ancak Allah bizi arındırabilir.
Müslümanlar için, olağanüstü durumlar söz konusu olsa bile, ilim tahsili aralıksızdır.
Küfrün ve münafıklığın işaretleri de bu noktada aranmış. Onlar, Allah’tan bahis işittikleri zaman içlerine sıkıntı gelenler olarak tariflenmişlerdir.
Mümin kişi yolunu seçmiştir. Doğru istikamete koyulmuştur. Ama işte bütün tehlikeler, şeytanın bütün mesaisi, nefsin bütün tuzakları bu yolun üzerindedir. Şeytan azmış insanları ne yapsın? Onun hedefi, doğru yolda temiz bir kalple ibadete koyulmuş olanlardır.
Hepsi bir yana, hacca gidişin, “hacca gücü yetmek” şartının, devalüasyon gibi, direksiyonu Batının elinde olan ekonomik dalaverelere bağlı tutulması akılsızlıktır…
Zira İslam inancında doğru ile yanlış kesin olarak ayrılmıştır. Açık bir alan kalmamak üzere belirlenmiştir. Mahrem aile hayatından ticarete, devlet idaresinden konu komşu ilişkisine kadar. Yani kişi İslamiyetin işine geldiği kadarını yaşayamaz.
Cahitciğim, namazlarını kıl ihmal etme, her iş Allahü azimüşşandan biter, hepimiz O’nun huzuruna çıkacağız. ne mutlu yüzü ak çıkanlara…
Sinek vızıltılarını rahatlıkla duyan ve bunu beslenmesinin ve hayata devamının başlangıcı yapan kurbağa, bir iki metre ilerisinde gürleyen sahra topunu duymaz. Hayatta bunu bilmekten başka bilgi edinememiş biri bile Allah’ı hemen tasdik mevkiindedir.
Bile bile yapmadığınız şeylerin içinizdeki güzel karşılıkları neye yarar? Söyleyin, sadaka vermenin gereğine inanıyor ve öğütlüyor da, imkanlarınıza rağmen vermiyorsanız neye yarar?
Hayretim büyüyor ve sır ve sırrın sahibini biraz daha idrak ediyorum. Ve görüyorum ki yeni idraklerim yeni perdelerdir. Vardıkça hedefin uzaklığı büyüyor. Şimdi geç kaldığımın telaşıyla ruhen çırpınıyorum. Her secdenin ele geçmez bir fırsat olduğunu anlıyor ve “secdede olmadan secdede olmak”larımı ah-vahile anıyorum. Utanç içerisindeyim.
Cahit Zarifoğlu Özlü Sözleri
Zenginliğe doymayan insanlar, birbirlerini ezerek paraya, kudrete saldırıyor… Cahit Zarifoğlu
Rüzgar nereden eserse essin güzeldir. Alevler ayrı bir alemdir. Dirlik sevinçtir, göç içimizedir…
Arkadaşlarımı bilmiyorum ama yürüyüşler çok verimli benim için. Hem dışarıda görünüyorsun hem içeride kayboluyorsun.
Sanki sarılacağımız hiçbir ip kalmamış. Sanki boyanacağımız hiçbir boya yok. Sanki daha yakın, en yakın olabilme imkanı için vücudumuzun alacağı hiçbir şekil, sanki alnımızı koyacağımız bir alınlık temiz bir yeryüzü kalmamış.
Daha çocuktun, elini uzatsan, dokunsan bozulmazdı hayaller…
Bazen büyük büyük gayretlerimizin sonunda bile ulaşır gibi olduğumuz aydınlığın güneşi, bakıyoruz ki; güneş gibi yontulmuş bir başka filtre. Yutturma bir güneş.
Aramak bulmaktır diye çıktığım yolu ben seçmedim ama yürümeliyim.
Hiç beklemiyordum, birden kadın bana çevirdi bakışını. Tanrım ne büyük bir merak içindeydi bu bakış. Durmadan sormaktaydı. Hayattan ne beklediğimi sormaktaydı.
Biz kendimizi hep doğru yoldan ayrılmamış kabul eder ve dünyanın bir imtihanhane olduğunu hep başkaları için düşünürüz.
Allah’ın koyduğu kanunlarla sorguya çekileceği, sahiplerinin aynı kanunlarla uyuz köpekler gibi kamçılanacağı git gide bütün Müslüman ülkelerde, baştan sona burcu burcu İslam’ın kokacağı o müthiş güzel günün hasretiyle içimiz kavrulmuş, sabretmekteyiz.
Ölürken daracık dolaplarımızın içinde elimizi hala, dünyanın, çekiştirilmekten çürümüş eteğine yapışmış görürsek ne yaparız?
Mutluluk, içinde bulunulan durumlar ne olursa olsun, isterse acı şeyler olsun, onları duymak, yaşamak demektir. Böylece zinde kaldığınızı göreceksiniz. Böylece zihniniz pörsümeyecektir.
Ve giderek bütün gençleri saran bir gırgır furyası, bir gevezelik, malayanilik, bir seviyesizlik.
Oturup konuşsaydık, geçerdi belki her şey. Başını alıp gitmek, sevdaya dahil değil…
Cahit Zarifoğlu Şiir Sözleri
Bilmediğim ve ne yapacağı belli olmayan bir duyguyla hırpalanıyorum boyuna… Cahit Zarifoğlu
Bense anahtarı yalnız bende bulunan bir odaya girer gibi okurum kendi şiirimi. Onun hatıraları bendedir.
Şiiri tamamen somut alana çekme çabalarını anlamıyoruz. Kuru, takur tukur ve uydurma bir alan.
Zirvesine göz koyduğum dağlara bak, koşup takıldığım çitlere bak…
Tarifini sorsalar; her baktığımda, ilk defa görüyormuşum gibi… Az kalsın ölüyormuşsun gibi…
Benim şiirlerimde hadis-i şerifler, ayetler, tasavvuf, menkıbeler, İslami davranış biçimleri, tavırlar, tepkiler, kabuller, suda erimiş madenler gibi vardır.
Acaba diyorum ebedi olana, her şeyin mirasçısı olana, kalbi dolu dolu hasret çekmek nicedir?
Şiir, o ana şiir damarı, tıpkı insan gibi, Yaradana doğru gayret etmektedir. Bütün kainat ve içerisinde ecdadımız ve geleceğimizle biz, evinden kaçmış gibi, yeniden yuvaya, O’na eşyanın ve mananın tek mirasçısına varmaya çalışıyoruz.
Bir tabut düşün, içinde ben, içimde sen…
Ve gördük ki mekan değildir zamandır önemli olan, velakin o da değildir eylemdir önemli olan ve o dahi değildir kalp olmadıkça.
Çünkü gece zamanın katranıdır, gelip geçecek gibi değil, omurgamdaki didişme.
Gide gide her türlü şiir sorusuna kızıyorum. Neredeyse “dokunmayın şiire” diyeceğim. Çünkü şiir yaptığımız bir şey değildir. Şiir kendisi var. Bir rastlantıyla değil, tersine bir özel iradeyle çıkıyor yeryüzüne.
Hamlem zarif, vuruşum hayat, hilem tay, kaçıp dönüşüm şiir…
Vicdanen rahat olmamız yetmiyor. Başkalarının hakkımızda yanlış kanaatler edindiğini görmek üzüyor bizi.
Cahit Zarifoğlu Anlamlı Sözleri
Ufkumuz kararmış, kalbimiz taş, gözlerimize mil çekilmiş adeta… Cahit Zarifoğlu
Ey gönlüm, ben bunların tümünü sana söyledim. Ama dil yine eksik etti. Başkaları kendilerine bilip, seni arif belledi.
Üçe kadar sayıyorum diye tehdit ederken bile, araya “iki buçuğu” sığdıran vicdanlı çocuklardık biz, ne ara bu hale geldik?
Öyle bir tabiat vardı ki gövdemde, insanları görmezdim bile yanımdan. Bir hava bulutu gibi geçerlerdi, içimden, gidip dağlara, kafa tutmak gelirdi…
Eski asırlarda Batılı gaddar sömürgeciler, Doğulu saf, “art niyetsiz” ve “insan” toplumları çok gafil avladılar…
Hızla yol alan dünyanın sıcağıdır başımda, geriye kalan hayattır yoran.
Kağıt peçeteler, tuvalet kağıtları, bilirsiniz Batılı suyla taharetlenmeyi pislik, mikropluk, kağıtla taharetlenmeyi temizlik bilir, kullan at kubura, at çöpe…
Bir gün elbet sofraya birlikte çökeriz. Sen dağ gibi kurul ben zerre bir yer tutayım.
Serbest bir böcek olmak, kırlarda diğer böceklerle gezinirken doymak, barınmak ve giyinmek istiyorum.
Gittikçe büyüyen o absürtle kolkola girmiş birbirimize yaslanarak yürüyoruz. İnadına; yalvarışlarım, peşte koşuşlarım, israflarım, dil döküşlerim, yenişlerim bastırıyor.
“Her şeyden biraz kalır” diyor birileri, çoğunlukla haklılıktır. Kavanozda biraz kahve, kutuda biraz ekmek, insanda biraz acı…
İçinizde ve elinizde karşılığı bile bulunduğuna bakmadan yaparak yaşayın inandıklarınızı. Başkalarına söylemeden, başkalarına söyleyerek entellektüelce zevkini tatmayı bir yana bırakarak yapın inandıklarınızı.
Sıkıntı kollarını göğsümde kavuşturmuş. Soluk alıp verirken genişleyip daralan kaburgalarım, zamanın boşuna ve nedensiz geçtiğini biliyor.
Kimi vakit geldim sana, ama hüznüm döndü, baktım ki işgal gözlerin…
Cahit Zarifoğlu Etkileyici Sözleri
Güzel günler çabuk geçer içimiz hep bir “hoşça kal” ülkesi… Cahit Zarifoğlu
Biz artık gitmeliyiz dağımıza anneciğim, yorgun geldim savaşmadım ama bir ceset gibi ayaklarının dibindeyim…
Denmiştir ki; küfrün sürüp gitmesi mümkündür de zulmün istikbali yoktur. O muhakkak sükut eder, zalimler cezalarını bulur.
Yazarak; hayattan eksiklerimizi, ihtiyaçlarımızı mı kapamaya çalışıyoruz?
İnsan, gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz? Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi? On yedi yaşlarındaki delikanlıların bile iki kat yaşlıların ki kadar yürekleri dolu.
Gizlice düşündüğüm, farkedilmesinden korktuğum hakikat sen miydin, yoksa ben hatırasızlığı, boşluğu, en ucuz şekilde, sırtımdan korkakça, hiçbir teşebbüste bulunmadan birden bire atmak için yine hayal mi kuruyordum.
Batı sömürmeye öylesine alışmıştır ki sonunda kendi kendini, kendi insanını, kendi duygularını, kendi kaba ve dünyevi menfaatlerini bile sömürür hale gelmiştir.
Hep kendi sofralarımızı düşünüyoruz. Aradığımız ilaçlar kendi hastalıklarımızın ilaçları. Kar ve su, sanki bu uğursuz Zemheride sadece bizim ayakkabılarımızdan içeri sızmakta… Genç dullar, üç günlük yetim yavrular sanki sadece bizim ailelerimizde…
Büyük yeni bir hayat bildim, yeni yeni bildim yoksa ölüyordu bir şey, bir insan, binası yıkılıyordu durmadan…
Çağdaşlık ve medenilik diye algılananla,gerçekliğin birbiri adına veya başka bir şeyler adına bu kadar maskara edildiği başka devirler olmuş mudur acaba? Hiç kimse “işte bu medeniliktir” demesin. Zira medenilik de hiçbir zaman değişmemiştir.
Ya bu kez ölenleri görmeliysek, ya sen kuş olup gitmeliysen bir trenle…
Bir gün ister istemez, karşısında olacaksın kaçtıklarının. Dua et; o gün henüz mahşer olmasın.
Cahit Zarifoğlu Güzel Sözleri
Güzel insanlar biriktirin. “Nasılsın?” yerine “Yüreğin iyi mi?” diye sorsunlar… Yüreğiniz iyi olsun… Cahit Zarifoğlu
Affedin beni daldığım oluyorsa eğer; neyleyim, gönlümce değil bu olup bitenler.
Yeryüzünü yırta yırta adım atıyoruz. Ayrılıklara dayanamıyoruz. İsyan bu, başımıza gelenlere razı değiliz.
Patron kimse, vurgunu o vuruyor. Sütün kaymağını o topluyor.
Demek ki dedi gerçek olmasa bile cesaret ölümü korkulacak olmaktan çıkarabiliyor.
Biliyor musunuz bu çağdan nefret ederim. Etimle, kemiğimle, hücrelerimde nefret ederim.
Sıkıntılı düşünceler büyüdükçe üzerine atılıp yatıştırıyorum. Unutmaya çalıştım ve kaçtım. Ama kişi kendi duygularının çeperlerine kadar doldurduğu bir dolabın içinde ne yana kaçabilir.
Ağırlıksız duran bedenimi küçümseyeceklerdi. Sonra da birbirlerine dürterek, ya da ilerideki arkadaşlarına göz işareti vererek beni gösterecekler, “kalbini yok etmişin haline bakın, hınzır pek de pratik, belli etmiyor hiç” diyeceklerdi. Ama iyi ki yoklar.
Bu arada kendimle kalınca sakin ol diyorum ama ne zamana kadar…
Köylüdeki ihtiyat aydında da olmalıydı. Şüphesiz hızlı düşünüyor aydın. Ve kolay karar veriyor. Ama süratın içinde teferruatlar yanıltıyor insanı.
Ne taze bir ölüye sahibim, ne felaket geçirenlerim var. Dedim ya oturuyorum öylece. İyi ki etrafımda kalbimi tanıyanlar yok.
Hiç kimseyle tanışıp görüşmüyorum. Merdivenlerden tanıdığım beş on kişiyi apartmanın dışında gördüğüm zaman selam mı versem, vermesem mi, görmezlikten mi gelsem, vitrinlere mi yapışsam, yoksa avaz avaz bağırsam mı bilemiyorum. Velhasıl ayağım yer tutmaz oluyor.
Bakıyorsunuz, zulmedilenlerin tek ortak özelliği var: Müslüman oluşları ve zulmedenlere bakıyorsunuz, onların da bir tek özelliği var: Kafir oluşları veya küfre hizmet edişleri.
Zaman yol alıyor; o saat, ah o saat… Kim bilir nerede konaklar…
Cahit Zarifoğlu Kitap Sözleri
Yıkılmak binaya mahsus bir şey değil ki, Züleyha. Bir insanın bir cümle ile yıkıldığını gördüm ben… Cahit Zarifoğlu
Bu sayfaların içindekiler yalnız sizde kalsın. Çünkü bizler böyle değişik durur, geçmişin teriyle savaşırız.
Aynayı eline alan korkuyu bilir. Çünkü korku etin içinden yekinir.
Güneşi ayı ve yeryüzünü bütün şekilleriyle, bir kutlu çehrenin emrine kul bildim. Bilesiniz, O’na döndürüleceksiniz.
Ey güzelce yakalandığım, mutlulukla sunulan, bize bahşedilen armağan kılınan ayrılık! Sen ki; aşkın ve sanatın, burmadan doğumlar getiren anası…
Her şey karıştı çünkü öldün. Artık kimse bulamaz kendini, eller birbirinin içinde, senin ölmüş elin yapışır, benim tetiğimin üzerine…
Güneş beni saklar, sen alnımdaki dumanı kazı.
Her az konuşan öz konuşmuş olmayabilir, yanılmayın. Az konuşanları bir şey sanmayın sırf az konuştuğuna bakarak. Ya! Keramet bunlarda değil sizde olmalı. Bunu anlayacak olan sizsiniz. Hele konuşan sizseniz bilirsiniz az mı konuştuğunuzu çok mu konuştuğunuzu. Bazıları vardır ki az konuşurlar ama o bile çoktur.
İnsan; tabiattaki insan ve eşya dengesine bakarak ve inanç içinde yastığa başını emniyetle koyar. Orada kader rahatsızlık vermez. Tabiata yakın olmakta kabusu dağıtıcı bir güç bulunuyor.
Allah katında makbul olanı görecek göz kimde var? Çula çırpıya bakarak insana değer biçenlerin elinde ne kaldı?
Diline bir düğüm at ve otur. Dinle. Gıybet ve dedikodu, münakaşa ve cedel, su-i zanlarla dolu söz varsa ya durma ayrıl, ya da engelle.
Yine de biri çıksa nasılsın dese alışkanlıkla iyiyim diyeceğim. Kederli olduğum da söylenmez zaten. Buna sebep de yok çünkü…
Küçük bir serçe hiçbir zaman bir fil gibi ölemez. Zaten arzuları da hayalleri de vazgeçilmez şekilde irileşip içine çöreklenmemiştir.
Sözleriniz değil, ama güneş doğmamışken, gecenin sabaha karşı besleyici karanlığında sizi mescide giderken görmek inandırır beni.