Güzel insanlar biriktirin. ‘Nasılsın?’ yerine ‘Yüreğin iyi mi?’ diye sorsunlar. Yüreğiniz iyi olsun… Cahit Zarifoğlu
Ne var ki imla düşüklüğünden zevk alıyorum. İfade düşüklüklerini bile bile olduğu gibi bıraktığımda oluyor. Nasıl olsa mükemmel değiller, olmaları da gerekmiyor.
Çıktığım her yerin kapısını sert kapatmamla tanınırken, senin kapın çarpmasın diye arasına elimi koydum…
Sevdiğim! Önce kemir bu tel örgüleri gövdemden, geç derimin altındaki tehlikeleri, yürek kızgın bir kuma devrilmeden, yokla beni.
Böyle üstünlük görülmemiştir! Bir bebek; göğü sevmeyi ve yerden korkmayı biliyor.
Sevinçle kaçın kurtulun ölümlerinizle. Yalnızlıkla ben kaldım sevindiniz işte alın koşturun. Aha size son atım.
Babam upuzun yatandı kumda, ölü ve uzaması birden duran saçlarıyla, çünkü öylesine kesindi ölümü…
Bir kanepeye sığardık, sevgiyle. Ne zaman, dünyaya kapıldık biz? Mobilyamız vardı, insana yer yoktu artık kalbimizde…
Uçmayı öğrenemeden göçmeye mecbur kalmış bir kuş gibi kalbimiz.
Bunca tanışıklığımız varken; sana dair… Bana söz düşmüyor.
Sen, çoktan kapamışsın gözlerini, yüzünde buruk bir gülümseyişi hediye bırakarak…
Gizlice düşündüğüm, fark edilmesinden korktuğum, hakikat sen miydin?
Hayalimin ayağı yere değmiyor henüz. Onun gerçekleşmesine dayanacak, onun yükünü kaldıracak topraklarım yok…
Son bir söz daha, bir yalvarış kırıntısı olmalı… Duyanı olmayan, Allah’tan başka.
Yalnızlığıma zalimce bir hayranlık duyuyorum.
Kanaat farklılıklarının üzerinde hiç durmadım. Çok insanla değil hayır, az, ama kavi insanlarla uzun dostluklarımın sırrı burada. Belki ürkekçe biraz kaçarak ve susarak gözeterek sürdürülmüş dostluklar.