Zenginliğe doymayan insanlar, birbirlerini ezerek paraya, kudrete saldırıyor… Cahit Zarifoğlu
Şöyle söyleyeyim: Hareketlerinize dönün. Onları gözleyin. Güzelleştirin ve göreceksiniz onlara içinizden biçeceğiniz değerler, dengeler sizin içinizle dışınızla birlikte güzelleştirecektir.
İçimiz bir dolap değil ki açıp bakalım. Açıp gösterelim. Yine de anlatıyoruz ama.
Yeryüzünü yırta yırta adım atıyoruz. Ayrılıklara dayanamıyoruz. İsyan bu, başımıza gelenlere razı değiliz…
Zaman zaman yer çekiminden kurtulmuş gibi sıçrıyordum…
Gittikçe büyüyen o absürtle kol kola girmiş birbirimize yaslanarak yürüyoruz. İnadına; yalvarışlarım, peşte koşuşlarım, israflarım, dil döküşlerim, yenişlerim bastırıyor.
Yazdıklarımızın parlaklığından söz edemeyecek kadar aşağılardayız.
İnsan, gittikçe daralan dünyasında neden mutsuz? Herkes artık gereğinden fazla büyüyor da onun için mi?
Eğer insana mutlak özgürlük verirsen, o zaman ona hakim olmanın hiçbir yolu yoktur; onu köleleştirmek imkansızdır.
Neden diye sormayın hemen… Onu ben kendi kendime de açıklayabilmiş değilim henüz…
Güvendiğim insanın yaşattığı kırgınlık affedilse bile unutulmaz.
Ya çık gel aşkın zümrüt tepelerinden! Ya da kır belini hasret denen illetin…
Aklımı anlat gönlümü kazandır, benden beni çıkar bakalım ben kalacak mıyım?
İçim büyük sabırla haşlandı, içim ey içim bu yolculuk nereye… Yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin.
Hiç kimseden beklentiye girmediğin gün yara almazsın.
Ateşe hakiki bir çay koyalım, kenti unutanlardan olalım…