Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, işte, başkaları ile birlikte taşıdığımız kendimiz. Cahit Zarifoğlu
Bir çiçek bahçesinde geceye durgun kalışın yağmur sıcağı gibi öptüm sonsuz gidişinden.
Gerçek şu ki; Otogarlar düğün salonlarından daha samimi sarılmalar görmüştür, ve hastane duvarları da cami duvarlarından daha fazla inanan…
Ortam, ya da o ortamın görüntüleri belirince, gerçek ya da yapay sarasıyla debelendiğimiz hatıralarımıza bir çare bulmalıyız.
Yan yana uyunsa bile kimse bir başkasının uykusunu bölüşemiyor. Kimse bir başkasının uykusunu uyuyamıyor. Herkesin kendine ait bir uykusu var.
Başıboş bir kamaya saplanmışım gibi, çizilmiş bir yaşama atanmışım gibi, kaskatı bir esirliğe çöktürülmüş gibi, yüreğim böğürmek üzere gibi, ayaklarım baltayla kesilmiş gibi…
Helal ekmek peşinde koşacaklar için bütün yeryüzü cennete ulaştıran yollardır.
Güzelliği görmek her zaman mümkün değil. Bakmasını bilmek gerek. Acılara, hastalığa ve yorgunluğa rağmen bakılabilir.
Biraz yukarıdan bakınca, güzel bir çiçeğin, daha güzel görünmeyeceğini kim iddia edebilir? Ve akıyor hayat…
Sustuğum şeyler var, hiç konuşmadıklarım. İçinde kaybolduğum şehirler ve içimde kaybolup giden, insanlar var.
Kalan günleri hep böyle uçmakla geçecek. Düşüncelerini bırakmadan kendini uçmak adlı bir hayatın üzerine yayarak uçuyor.
Birbirleriyle yalnızlıklarını gideriyor ve birbirlerinden kuvvet alarak devam ediyorlar. İnsanlar da böyle değil mi?
Dünya küçük bir oyun düzeni olmalı. Anlayamadığım bir düzen sürüp gidiyor. Bütün bunlar boşuna değil. Ne yaparsam yapayım olup biteceklere engel olamam.
Bugün tabiat ne kadar güzel. Kuşkusuz her gün böyle bu ama güzelliği görmek her zaman mümkün değil.