Kalp söze başlayınca akıl sağır olur.
Akarsu, ne güzel hayat dersidir: Küçük engellerin üzerinde köpürür; büyüklerin yanından sessizce geçiverir.
Söylenmemiş fikir yoktur,diyorlar. Bu söz doğru ise bile bundan sonra bütün insanlar susacak değil.
Fırtına, denizde bir kuvvet eseri, insanda aksine bir zaaf eseridir.
Midemiz için lokma ne ise, dimağımız için de fikir odur. Hepsi besleyemez, bir kısmı sıhhate dokunur, bir kısmı da zehirler.
Meşe gölgesinde filizlenen yosunlar, çok kere kendilerini meşe fidanı sanırlar.
XIV. Louis:”Devlet benim” dermiş.Diyebilsek hangimiz demezdik?
Aşkın en tatlı parçaları başındaki ümit ve sonundaki hatıradır..
Zeki adam kitaptan bir hayat hissesi ve hayattan bir kitap hissesi alır.
Hiçbir hükümet ya da devlet, halkını başı boş bırakmaz. Ancak, kendine güvenen ve akılılı yönetimler, bunu fazla hissettirmezler.
Eski zamanın sağlam müslümanları ”Başımız şeriata bağlı” diyenlerdi.Şimdi sağlam kanunlarda ”Başımız gelişmeye bağlı” diyenlerdir.
Ne bütün varını yiyip ölmüş vardır, ne her fikrini söyleyip susmuş.
Her yük omuzdan indirilebilir, senelerin yüklettiği yaş yükü müstesna!
Güzel fikir doğru olmasa bile hoşa gider.
Gündüz kandilini hazırlamayan, gece karanlığa razı demektir.
Fırtına gecelerinde nakış işlenmez.
Köpeğe gem vurma, kendini at sanır.
Aşık sevdiğine bakar, fakat.. görmez.
Rütbe aldıkça kibirlenenler, yangın kulesine çıkınca dürbün oldum zannedenlerdir.
Güzel kelebek isteyen, çirkin tırtılı ezmemeli.
Köhne fikirler paslanmış çivilere benzer; söküp atmak çok zordur.
Gölgede yaşayanlar, güneşi göremezler.
Duygularımızla hareket ettiğimiz vakit, aklımızı geri plana iteriz
Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız.
Günde bin doğru fikir göğsümüze çarparda birine olsun yüreğimizi açtığımız nadirdir.
Vesaire sözünü pek severim zihnimin ayıbını örttüğü için.
Ancak cücelerdir ki küçüldüklerini hissetmezler.
Kartalın beğenmediğini kargalar kapışır.
Olağanüstü dönemlerde, bir şeyin hakkı ile yapılıp yapılma-dığı aranmaz Örneğin, deprem olmuş, ekmekler iyi kızarmamış, kimse neden bu ekmek böyle olmuş diyemez Ancak, ortalık süt liman ve her şey yerli yerinde ise, o zaman yapılan her işin hakkı ve kuralı ile yapılmasını istemek herkesin hakkıdır
Nezaket, ister iskarpin giysin ister çarık, bastığı yeri çamurlamaz.
Fenalığımızı kendimiz suistimâl ederiz; iyiliğimizi başkaları suistimâl ederler.
Aşk, kalbimizin saygısız misafiridir. Bize sormadan gelir bize sormadan gider.
Karga,adını değiştirse de, sesinden tanınır.
Bir hastalığı, çeken hasta da bilir, tedavi eden hekim de… Fakat, aralarında ne büyük fark var!
İnşallah eken, maşallah biçer
Tevazu yaşmağa benzer: Örterek güzelleştirir
Dişime gelen, işime gelir. İşte ekseriyetin düsturu.
Yer yaşlandıkça dertleri artıyor,insan gibi..
Aşk yolunun garip yokuşları ve inişleri vardır.Çıkarken baş döner,inerken gönül bulanır..
Biz bi adamı biraz alkışlamassak unuturuz.Hafızamız avuçlarımızdadır.
İnsanın şansının kendisine yardımcı olması için insanın kendisinin de biraz çaba göstermesi gerekmektedir.
Açıkgözlülük, sırasında göz yummayı bilmektir.
İyiliği yalnız iyiler anlar, fenalığı herkes.
Çok sakladığımız yemek ekşimek suretiyle bizden intikam alır.
Boş mide haykırır, derler. Biz de ilâve edelim: Dolu ağızların sesi çıkmaz.
En acınacak mahluk, kaplumbağalarla beraber yürümeye mecbur küheylandır.
Okul arkadaşları tesbih taneleri gibidir; Tahsil biter, iplik kopar, herbiri bir tarafa dağılır.
Ağaçların, çiçekler gözü, kuşlar dilidir.
Bazı adamlar başkasının hürriyetine engel olmadıkça kendilerini hür hissetmezler.
Bir kitap ilmi var birde hayat ilmi,olgun insan heralde ikisinede vakıf olan oluyor.
Arzuların,kuvvetinin yetişebil eceği yeri gösterir; hayallerin ise, zaafının yetiştiği yeri…
İnsan, tarihe her istediğini söyletebilir, çünkü ölüler, itiraz edemezler.
İnsana en güzel sıfatı ‘fani’ diyen vermiştir.
Şüphe yolu inkara açılır..Yarabbi iman ne buyuk kuvvet istiyor..!
Güzel fikir ihtiyarlamaz. İhtiyarlamadığı için, ölmez de. Örneğin bir Mevlâna, bir Yunus dünya durdukça insanlar tarafından hatırlanmayacaklar mı?
Havasi (üstün) kimseler beğendikçe alkışlar; avam alkışladıkça beğenir.
Çoğunluğun yaşam ilkesi, çıkarına gelen şeylere evet demektir. Varsın, başkasına ne olursa olsun.
Onurlu ve gururlu insanlar, küçük düşmemek ve küçülmemek için, her adımlarını dikkatli atmalıdırlar
Köhne fikirler, paslanmış çivilere benzer: Söküp atmak çok güçtür.
İlim yalnız zekayı değil, ahmaklığı da arttırır.
İnsanları en çok sevenler, hiç şüphem yok ki yamyamlardır.
Hayat, ruhun gizli kapısıdır. Çoğu kez kötü fikirler oradan girer.
İftirak, her şiir-i muhabbetin son mısraıdır.
Yoksulluk rüzgârı her tozdan evvel fazileti süpürür.
Kendini pek çok seven, pek az sevdirir.
Gariptir, yükü çeken manda ses çıkarmaz da kağnı inler.
İyilik kuvvetin eserlerinden biridir.Hiçbir zayıf devamlı iyi olamaz.
İpeği yapan böcek değilde,giyen kadın gururlanır..
Yoksulluğun olduğu yerde; namus, şeref, onur, erdem fazla barınamaz. Yokluk, mertliği bozar.
Hakikat güneşini örten bulutların en kesifi menfaattir.
Eskimiş fikirler paslanmış çivilere benzer, söküp atmak çok güçtür.
İnsan için en büyük kuvvet, kendisini olduğu gibi görebilmektir.
Yeni fikirler uzun ömürlü olabilmek için çok yaşamış hakikatlere istinat etmelidir.
Elinden geleni yapmadığın müddetçe umduğunu bulamadığın-dan şikayette haksızsın. Her ne iş olursa olsun, insan elinden geleni yapacak; sonra neticesini bekleyecektir.
İnsanların kavrayışları, bilinç düzeyleri ile bağlantılıdır. Bilinçli insan, güzel bir şeyin farkına varır, hoşuna gider, hoşuna gittiği için de bunu çeşitli yollarla belli eder. Ancak, bilinçsiz İnsanlar önce alkışlar; sonra da alkışladığı için hoşuna gittiğini zanneder.
Ehliyetin kuvvetli bacaktan vardır, emin adımlarla yürür Fakat ancak dahiliktir ki kanatlıdır ve uçabilir
Hiç kimseye benzememek isteyen, bir karikatüre benzer.
Büyük kalpler, büyük binalar gibidir; daima kendilerini gösterirler.
Kötü yanlarımızı kendimiz; iyi yanlarımızı da başkaları, S kendi çıkarları için kullanırlar.
Karga ne kadar adını değiştirsede,sesinden tanınır..
Elinden geleni yapmadığın müddetçe umduğunu bulamadığından şikayette haksızsın.Her ne iş olursa olsun, insan elinden geleni yapacak;sonra neticesini bekleyecektir.
Sırasında okşayan el kadar, sırasında döven el de öğülmeye layıktır.
Ancak, yetenekli ve dahi olanlar zirveyi yakalayabilirler
Küçük kapılardan girmeye kendini mecbur bilenler, eğilirler.
Saadet dağlar gibidir;ses verir ama kımıldamaz, bekler ki sen ona gidesin.
Zekasız kuvvet yıkabilir, fakat yapamaz!
Yoksul, çaresiz ve imkânsız olduğu; zengin ise karnı tok, sırlı pek olduğu için gerek duymadığından, her ikisi de, iyi ve güzel duygular ortaya koyamazlar.
Yoksulluk rüzgârı her tozdan evvel fazileti süpürür.
Bazılarını rütbe ve nişan yükseltir; bazıları da rütbe ve nişanı alçaltır.
İstibdad her tembel milletin kürek cezasıdır.
Hepimiz ölümün nişanlısıyız.
İnsan yükseğe çıktıkça, pantolonundaki yamanın görünme ihtimali artar.
Karnı açlardan ziyade, kalbi açlara acırım.
Layık olmadıkları halde, çeşitli makam (mevki ve koltukları) işgal edenler yüzünden, ne yazık ki, o makamlar aşağı seviyeye düşer.
Fikir bazen mantığın dilemediğini söyler;fakat kalp mantığa daima kendi istediğini söyletir.
Gençlik çabuk geçer derler, maalesef ihtiyarlık da öyle…
Hakikati güneşe benzetirler; doğrudur Gözlerimizi yaralar korkusu ile çoğuna bakamayız
Dinsiz vardırki isyanının nedenleri bir mabed teşkil eder.
Halkı yönetme hususunda gençlik yaş değil baş meselesidir.
Kusurumuz ne kadar çoksa o kadar çok kusur ararız.
Yüksek tepelerde hem yılana hem kuşa rastlanır; birisi sürünerek, öteki uçarak yükselmiştir.
Ümitsiz yürek, hiçbir şeyle aydınlanamaz.
Pahalı başka, kıymetli başkadır.
Fikren emir olamazsan esir olursun İkisinin ortası yoktur
Haset, başkasının balını kendi ağzına zehir etmektir.
Talih bile deve gibidir; önüne bir eşek düşmedikçe istediğiniz tarafa yürümez.
Çenesi düşmedikçe ihtiyarlar az söylerler. Zira hayat onlara sözün faydasızlığını öğretmiştir.
Hürriyeti suistimal eden ona layık olmadığını itiraf ediyor demektir.
Mürebbi yüz vermeksizin mükâfat ve kalp kırmaksızın mücazaat etmeli.
Şahsi çıkarlar, gerçeklerin görülmesinin Önünde öyle bir bu-lut kümesi oluşturur kî, gerçek bir türlü görülmez
Kötülük kapısını aralık etmeye gelmez, ardına kadar açılır.
Aşıkların en kanaatkarı bile sevdiğinden ziyade sevilmek ister.
Dimağların da oburu vardır; pek çok yer, pek az hazmeder.
İnsanlar yalanla avutanı, gerçekle korkutana tercih ediyorlar.
Hüküm, hükümdarın da olsa hak teb’anındtr, çünkü hükümdar her hakkını teb’anın kuvvetinden alır.” Halkın vicdanı ile hak ve isteğine bağlı olan yöneticiler, kolay kolay yıkılmazlar.
Bir şeyi verirken, el ile gönül birbiri ile uyum içerisinde değilse, verilen şeyin hiçbir kıymeti kalmaz.
Bazı insanlar, birlikte düşmek için birbirine tutunurlar.
Yüksek fikirler, yüksek dağlara benzer. Alışık olmayanları ürkütür.
Hakiki hürriyet, yüksek fikirlere esarettir.
Yalnız kendi nefsini düşünerek dost arayan, hizmetçi arıyor demektir.
Hayat bir kumardır, kazanmak için maharet kadar da iyi zar lazımdır.
Mütevazi dediğimizin çoğu gururlarını göstermekten korkanlardır.
Sürüden ayrılanı sürü sevmez
Güzel bir eskiyi, güzel bir yeni yap, bence dahisin.
Seçkinler, beğendikçe alkışlar; halk ise alkışladıkça beğenir.
Vicdan yalan söylemez ama sık sık yanılır ve yanıltır.
Gündüz kandilini hazırlamayan, gece karanlığa razı demektir.
Yerinde sayanlar, yürüyenlerden ziyade gürültü çıkarırlar.
Kavak ağacını beğenen ve seven çok az kişi gördüm, çünkü dosdoğrudur.
Dini yaşatan bilhassa ölümdür.Ölüme çare yok ise din de ölmez.
Ancak, yetenekli ve dahi olanlar zirveyi yakalayabilirler.
Güzel bir kıyafet, iyi bir tavsiye mektubudur.
En vefakar dostumuz gölgemizdir; O da yoldaşlık etmek için güneşli havatı bekler.
Aynaya pek çok bakan, kusurlarını pek az görür.
Haykıran sükutlar vardır ki, ancak Allah işitir.
İnananlar kadar inanmayanlarda bir şeye hizmet ederler.asıl düşman kayıtsızlardır.
Her mahpusa acırım, fakat batıl fikirler içinde kapalı kalanlara daha çok.
Herşeye gülmek deliliktir.Hiç gülmemekse akılsızlıktır.
Alnını ne kadar dik tutarsan yere o kadar sağlam basarsın.
Kusurumuz ne kadar çoksa,o kadar kusur ararız.
Doğruyu söylemek değil anlatmak güç imiş.
Doğruyu söylemek değil, anlatmak güçtür.