1982 yılıydı.
Gazi Üniversitesi Basın YayınYüksekokul’nun 2. Sınıf öğrencileri
Türkiye Ekonomisi” dersinin hocasını bekliyorlardı.
Az sonra sert görünümlü hoca kapıda belirdi.
Kürsüye geçti, eline tebeşiri aldı, tahtaya kocaman bir (1) rakamı çizdi;
-Bakın dedi. Bu ‘kişilik’ tir.Hayatta sahip olacağınız
en değerli şey.
Sonra (1)’in yanına bir (0) koydu. Bu, ‘başarı’ dır. dedi.
-Başarılı bir kişilik (1)’i (10) yapar.
-Bir (0) daha… Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz.
Sıfırlar böyle uzayıp gitti: Yetenek, disiplin, Sevgi eklenen her yeni (0)’ın, kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlattı hoca…
Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)’i sildi.
Geriye bir sürü sıfır kaldı. Ve hoca şu yorumu yaptı:
-Kişiliğiniz yoksa, öbürleri hiçtir!
Sınıf mesajı alıp sessizliğe gömülmüştü.
29 yıl önce öğrencilerine “kişilik” dersi veren o sert
hocanın adı Devlet Bahçeli’ydi…
”Hiçbir gerekçe, Meclis’in boykot edilmesine ve milletvekili yeminine aykırı hareket edilmesine mazeret teşkil etmeyecektir.
Millet iradesinin en büyük kefaret olacağı hatırlatılmalı ve bunda da tavizsiz olunmalıdır.
Ankara’nın ‘Cumhuriyet’ demek olduğunu, “Türkiye’nin şerefi, nefesi”
“…Anne bana niye çikolata almıyorsunuz? Baba bana niye püskevit almıyorsunuz?”
Adaletsizlik, asayişsizlik ve açlık ‘ileri demokrasi’ parolasıyla yayılmıştır.