Mü’min kişi gününü üç zamana ayırır: bir bölümünde rabbiyle münacat eder. O’na ıbadet eder; bir bölümünde kendi nefsini muhasebe eder; bir bölümünde de helal ve güzel lezzetlerle meşgul olur.
Dostların kalplerini insana ısındıran, düşmanların kalplerinden kini gideren en güzel şey, onlarla karşılaşınca güler yüzlü olmak, gıyabında hallerini sormak, huzurlarında ise iyi ve yumuşak davranmaktır.
Biziz peygamber’in elbisesi, onun dostları, ona hizmette bulunanlar, ona varılacak kapılar. Evlere ancak o kapılardan girilir; kapılardan başka yerden girenler hırsızdır; cezâya çarpılır.
İnananın yüzünde güleçlik vardır, kalbindeyse hüzün. Gönlü her şeyden geniştir, nefsi her şeyden alçak. Yücelikten nefret eder, şöhrete düşmandır, gamı gussası uzundur, düşünmesi derin. Susması fazladır; vakti yoktur. Çok şükreder, çok sabreder. Düşünceye dalmıştır, ıhtiyâcı olanları görünce kendi ıhtiyâcını hatırlamaz bile. Huyu güzeldir, geçinmesi hoş ve yumuşak. Şeref ve din bakımından serttir, huy bakımından kuldan alçak.
Her musibetin bir zamanı vardır, o zaman mutlak yaşanmalıdır; o musibet birinizin başına geldiğinde, zamanı gelip geçene kadar teslim olup sabretsin. Zira musibetin yöneldiği zaman onu gidermek ıçin çare aramak, onun zorluğunu çoğaltır.
Bildiğim, tanıdığım andan beri hakkı inkâr etmedim. Bana gösterildiği andan beri hakta şüpheye. Düşmedim, yalan söylemedim. Kimse de benim yalan söylediğimi söylemedi. Ben ne yolumu sapıttım, ne de benim yüzümden biri yolunu sapıttı.
Oğulcuğum, benden dört şey belle, ışlediğin zaman sana zarar vermeyecek dört şeyi de aklında tut: zenginliğin en üstünü akıldır; yoksulluğun en büyüğü ahmaklık. Korkulacak şeylerin en korkuncu kendini beğenmektir; soyun-sopun en yücesi güzel huy. Oğulcuğum, ahmakla eş dost olmaktan sakın; sana fayda vermek ısterken zararı dokunur. Nekesle eş dost olmaktan sakın; ona en fazla muhtâç olduğun zaman yardımına koşmaz, oturur. Kötülük edenle eş dost olmaktan sakın; o, pek az bir şeye seni satar gider. Yalancıyla eş dost olmaktan sakın; çünkü o, serâba benzer; uzağı yakın gösterir sana, yakını uzaklaştırır senden.
Sorun beni yitirmeden; çünkü andolsun allah’a, kur’an’da hiç bir âyet yoktur ki niçin ve kimin hakkında ındi, nerede ındi, düzlükte mi, dağlıkta mı, hepsini de en ıyi bilenim ben. Gerçekten de rabbim bana, anlayan bir akıl, söyleyen bir dil ihsan etmiştir.
Sözün dikildiği yer, gönüldür; ısmarlandığı yer düşüncedir, onu kuvvetlendiren akıldır, meydana çıkaran dildir; bedeni harflerdir, canıysa anlamı; süsü, düzenli söylenmesidir; düzgünlüğüyse doğru oluşu.
Ey insanlar, dünya sevgisinden sakının; zira dünya sevgisi her günahın başı, her belanın kapısı, her fitnenin yoldaşı, her musibetin de sebebidir. Eğer bir gün dünyaya ait derdin olursa rabbine dönüp ‘rabbim çok büyük derdim var’ deme; derdine dönüp çok büyük rabbim var’de.
Dünyâ dört şey üstünde durur: bilgisiyle amel eden, halka da öğreten bilgin; öğrenmekten utanmayan, çekinmeyen bilgisiz, varlığında nekeslikte bulunmayan cömert, âhiretini dünyâsına satmayan yoksul. Bilgin, bilgisini yitirirse, bilgisiz de öğrenmekten çekinir. Zengin, malında nekeslik ederse yoksul da âhiretini dünyâsına satar.
Senin gerçek kardeşin, seninle beraber olan, sana faydalı olmak için kendini zarara sokan, zamanın musibetleri sana dokunduğunda, seni kurtarmak için, kendi işlerini bırakabilendir.
İnsanlara bir zaman gelip çatar ki; o zamanda Kur’ân’dan ancak eser ve yazı, İslâmdan da isim kalır. O gün, insanların mescitleri mâmurdur yapı bakımından; haraptır hidâyete mahâl olmak bakımından. O gün mescitlerde oturanlar, onları yapanlar, yeryüzünün en kötü kişileridir; fitne onlardan çıkar, suç ve hatâ onlara sığınır. Kim o fitneye girmemek isterse, sürüp götürürler; kim geri kalırsa yürütüp alırlar. Noksan sıfatlardan münezzeh olan AlIah buyurur ki: ‘Zâtıma and olsun ki; Ben o kavme öylesine bir fitne gönderirim ki, bilgi sâhibi bile şaşırır kalır ve o fitneye dalar.’ Biz Allah’ın bağışlamasını, gafletle ayağımızı kaydırmamasını dilemekteyiz.
Allah’ın öyle kulları vardır ki; Allah onları kulların faydalarına hizmet etmek için nimetlerle nimetlendirmiştir. Onların ellerine nimetler (mal ve mülk) vermiştir. Onlar da o nimetleri kullara ihsân ederler. Fakat, ihsân etmediler mi de, o nimetleri onlardan alıp başkalarına verir.
Sizi İslâm’a öylesine bir nisbetle mensup sayayım ki, benden önce kimse böyle bir nisbeti söylememiştir: İslam teslîm oluştur; teslîm oluş yakindir; yakin gerçeklemektir; gerçeklemek ikrardır; ikrar emre uymaktır; emre uymaksa o emirleri yerine getirmektir.
Kalbinde, halka karşı şefkat ve sevgi hissi uyandır, onlara iyi davran. Allah’ın seni nasıl bağışlamasını istiyorsan, sen de halkı bağışla. Bağışlayınca pişman olma, cezalandırınca sevinme. Öfkelenip ceza vermede acele davranma.
Şaşarım o kimseye ki, korktuğu yoksulluğa doğru koşup durur; arayıp istediği zenginlik, elinden yiter gider. Dünyâda yoksullar gibi yaşar, âhiretteyse zenginlerin sorusuyla sorguya çekilir.
Bütün kitapların özü kur’an’da toplanmıştır. Kur’an’ın özü, ilk sûre olan fatiha suresi’dir. Fatiha’nın özü ‘besmele’dir. Besmelenin özü iste bu (be) harfidir. Ben de, işte bu (be) harfinin altındaki noktayım.
Bilgin, kadrini bilen kişidir; bilgisiz, yaptığını bilmeyen kişidir. Akıllı, ameline dayanır, câhil, emeline dayanır. Bilgin, kalbiyle, gönlüyle bakar görür; câhil, gözüyle bakar görür.inanan kişinin günde üç ışi vardır: bir zaman rabbiyle münâcât eder, ona kullukta bulunur; bir zaman geçimi ıçin çalışır; bir zamanı da vardır, helâl ve güzel lezzetlerle zevklenir. Akıllı kişi, ancak üç şey ıçin yolculuk eder: geçimini sağlamak, âhiretini elde etmek, yahut da haram olmayan zevk ve lezzet elde etmek ıçin.
30 yorum
Merhabalar öncelikle hepinizi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum. Arkadaşlar bazı yorumları okuyunca dayanamadım hadi bi kez de ben yazayım dedim. Bende bir Alevi olarak yazıyorum ama bunun bir önemi yok, müslüman olarak yazıyorum. Hz. Muhammed (S.A.V) bizim peygamberimizdir. Onun yolu bunun yolu değil, allah ın yolundan gitmekteyiz. Bir arkadaş yazmış kürtler alevi olduğundan kürt katliamı yapıldı filan. Alevi’lik kürtlerden değil Araplardan yani Hz.Muhammed in soyundan gelmektedir. Biri yazmış camiye gitmiyorlar diye. Camii nedir diye soruyorum? Cami leri amaç edinilmiş nedense. Cami toplu ibadet edebilmek için bir beton duvardır sadece. Cami, okul, ev, cemevi farketmez, toplu ibadettir esas amaç. Dünya ve Ahiret Allah ın evidir. Her yer allah ın evidir bu nedenle cami yada başka bir yer farketmez. Asılolan niyetinizdir. Namaz allah için kılınır, oruç allah için tutulur. Oruç un amacı fakir, ezilen, misal afrikada açlıktan ölen insanları anlamaktan anlamak, onlara yardım etmekten geçer. Onları anlayıp yardım etmek amacıdır. Yoksa ne tuttuğunuz oruca, nede kıldığınız namaza Allah ın ihtiyacı yoktur. 7/24 namaz kılmanızın bir önemi yoktur. Önemli olan, temiz ahlak, namus, şeref, yardımseverlik, kısacası iyi bir insan kul, olmaktır. Kürt konusuna gelince, kürtler tarih boyunca malesef kullanılmışlardır. Onları severiz ama insan oldukları için severiz. Zira alevileri çok seven ve saygı duyan M.K. Atatürk’ ün kurduğu bu ülkeye ihanet edip dış güçler ile işbirliği yapan, türk düşmanlığı yapan, arabı çerkezi kürt ü türkü ile asker olan vatan evlatlarına anne kuzularına kurşun sıktıkları için, kendi bayraklarını, kendi önderlerini yaratıp, kendini bu ülkeden soyutlayan onlardır. Eğer ki onlar bu ülkeyi tanımaz ve bayrağına saygı duymaz yakarsa, Hiçbir şekilde o duygudaki kürtleri tanımayız… Ben Arap Alevisiyim, aslımı inkar etmem, ama yediğim kaba pisleyip vatanımı satmam. Ezilirsek hep beraber, kalkınırsak hep beraber. Türk olarak anılmaktan da hoşnutum. Zira 72 millete sahip çıkan sadece türklerdir… Saygı ve sevgilerle esen kalın.
Alevi kardeşlerim hz kendisi diyor ki; şu iki kişiye buguz ederim birincisi beni putlaştırana, ikinciside bana kılıç sallayana bir müslüman asla ve asla hz ali hakkında yanlış düşünemez. Hz. Ali sünnününde canı ciğeri alevininde canı ciğeridir.
evet tüm yorumları okudum alevilik terim anlamı kardeşlıktır geniş anlamına gelelım ben arap alevisiyim ve hataydan yazıyorum…
ALEVİ HZ.ADEMDEN HZ MUHAMMED(S.A.V.) kaadar gelen butun peygamberlere inanır cunku hepside ALLAHIN elçileridir hz.muhammed ise o bizim şahımızdır yanı ALLAHIN NEBİHİDİR ONUN YERİ APAYRI OLABILIR DINIMIZ İSLAM KITABIMIZ KURAN AMA ÖNCEKİ KİTAPLARDA ALLAHTANDIR onları yok saymaz ınanırız fakat son kıtab kuran sadece bıze yanı bız dedığım islama ınananlara degıl tum insanlara gelmıştır kımse sahıplenmesın
siz ne diyorsunuz ya sanki her sunni müslümanlığı kabul etmiş 5 vakit namaz kılıyor gibi bunu sadece aleviler yapmıyor gibi konuşmayın lan her alevi olan aleviliğin ibadetlerini yapmak Hz. Ali’nin yolundan gitmek zorundaymış gibi konuşmayın ya sanki bütün sunniler 4 4lük gibi bir alevi olarak mezhebimden ve ibadetimden oldukca memnunum oruç diyosunuz sanki her sunni tutuyormuş gibi size laf anlatamam ama Allah Muhammed Ali bizde Muhhammedi sevmemek gibi bir durumda söz konusu değil bu konulara çok takılmam benim için iyi ve kötü insan vardır ama inandığım şeyin böle körü körüne karanlanmasınada göz yumamam
Kafam karıştı, kimin ne olduğu beli değil… Ortada tek bir sorun var “İnsan mısın, değil misin?” zaten dinlerden önce ana soru bu… İlk felsefenin çıktığı anlarda ana soru bu insan mısın? Bu ana soru altında her görüş yatıyor… Felsefe, ilim, bilim vs. Ama en başta hoş görü… Benim görüşüm din hiçbir yerde hoş görü vermedi hangi dini görüşü olursa olsun; Ne Hristiyanlık, Haçlı Seferlerini Amerika işgali Tanrı adana… Sözüm ona Müslümanları insan öldürmesi Allah adına; Yahudilerin Filistinleri öldürmesi mesiya adına… Hep tanrı adına… Ya hiç soruldu mu Tanrıya “Adına insan öldürebilir miyim” diye? bence hayır… Sorulmadı… Ha niye? niye sorulsun ki o zaman Tanrı/Allah mesiya cevap verecek yok. Öldürme ve sonra savaşlar duracak ama savaşlar durmamalı savaş şart… Şu savaşı, toprak savaşı, ham petrol savaşı, o savaşı bu savaşı… Yani ilk başta mezhep savaşı… 30 yıl savaş diye tarihe geçti Avrupa’da ki savaş mezhep savaşı idi ama en uzun savaşı Alevi-Sünni savaşı 1200 seneyi aştı… Kimin uğruna, Allah uğruna mı? Ne alaka… Aynı dini yollayan bir Allah mezhep oluşturup ha şimdi savaşın demez ama insanlar diyor. İnsanlar Allah!ı kullanıyor. Kitabı, yani Kur-an’ı Kerim’i kullanıyor. İncili, Tevratı… Allah kabul etsin bunları ama insanlara kabul ettiremiyorlar. Aklıma takılan ve henüz cevabını alamadığım bir soru var. Şayet biz insanlar tek tanrıdan geldik ise neden üç tanrılı dünyada yaşıyoruz? Şamanistleri bırakalım, budistleri vs. Ehli kitap tanrısına bakalım. Müslümanlar Allah diyor tek yaradan. Hristiyanlar İsa Peygamberi hem peygamber hem Tanrı’nın oğlu hem de Tanrı(Ruh) gibi görüyorlar. Yahudiler Meşiya’yı yani İsa’yı tanrı görüyorlar, peygamber olarak görmüyorlar. Elbette her dindeki gibi İslamiyette de mezhepler var. Neden? Yani neden ayrılmış İslamiyet? Dört tane az da değil. Aynı tabloyu Hristiyanlıkta ve Yahudilikte de görüyoruz. Tek din nasıl olur da ayrılır? Anlaşılıyor ki çözülmedik çok sorular var. Ama ilk baştan dediğim gibi neden içimizden insan sevgisini atıyoruz da kin ve nefret dolduruyoruz? Hiç şüphem yok, İslamiyet, Yahudillik ya da Hristiyanlık. İnsanlar nefsine sahip çıkacaksa çok güzel bir yaşam şekli olacak. Ama ne yazık ki insanoğlu nefsine sahip çıkamıyor. Dini kendine alet ediyor. (Türkçe’min az olduğundan ve bu nedenle yazımın biçimsiz olduğundan dolayı sizlerden şimdiden özür dilerim.) Saygılar, sevgiler.