Aramadığın yerlerde olmayı seçiyorum hep. Karşılaşma ihtimalimizin olmadığı, olamayacağı… Senden değil, seninle karşılaşmaktan korkuyorum. Kahraman Tazeoğlu

Gece biz, mevsimler biz, tedirgin biz, “ihanet” bütün benliğiyle “sen”.

Seni bir “anı” olsun diye sevmedim ve hiç aldatmadım.

Acımasız olan sendin sevdiğim. Ben seninle birlikte ölebileceğimiz günü düşlerken, bensiz yaşayabilen sendin sevdiğim. Bak sana hâlâ sevdiğim diyorum; çünkü ben seni içimden terk etmedim. Çünkü ben seni intihar etmedim. Çünkü ben uğruna ölebileceğimi sandığım biri için yaşadım hep!

Hiç buluşmadığımız bir yerde hiç bilmediğin bir saatte seni bekliyorum. Gelmen pekte anlam ifade etmiyor. Ben seni beklemeyi hala çok seviyorum.

Karşımda bir adam var şu anda; güncesine düştüğü mayınlı satırlarla benli zamanların izini süren. Sen ki bir dar zaman mutluluğuydun yüreğime sızıveren. Ben ki yüreğinin kıyısında taşıdığın uçuruma dokunabilen ilk kadın!

Ben bu şehirde en çok seni sevdim…

Karşısında oturup izliyorum, O ağlıyor ben ölüyorum..

Severken “biz” giderken “sen” ve “ben” kalırken iki “aşk yoksunu”. “Aşk iki kişiden birinin yokluğudur!” anlayışında mermer sertliği deli aklı sara nöbeti. Oysa varsan vardı aşk ve yoksan yoktu her şey. Ve her şey en çok sen yokken hiçbir şeydi

Karnıma avuclarımla bastırsam sensizlige doyarmıyım sence…

Susardın ve kar yağardı
Gözlerinde başlardı gece
Yarım kalmış kitaplarda biterdi.
Alnımızda bilenen kör bir bıçaktı zaman
Kırılmış aynalardı..

Usta! Hiçbir gidiş aşk kadar suçüstü yakalanmıyor kalbe

Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder
Bir açarsın ki mutluyum
Bir kaparsın her şey elimden gitmiş

Ben sana yenilmek için sevdim seni. Hayallerime yakıştığın için sevdim. Ama artık gitme vakti. Duymadığın sesimi sana emanet ederek, acılarıma yokluğunu ekleyerek ve nereye gidersem gideyim seninle kalarak gitme vakti…

En çok sana yakıştırdığım için aşkı, ‘’AŞKIM’’ diyeceğim yeniden. AŞKIM seviyorum seni..

Lütfen bu kadar acımasız olma.

Ne gerek vardı sana sensiz de yalnız kalırdım.
Ben zaten sen olmadan da ağlardım isteseydim eğer.
Ne gerek vardı sana.
Ne gerek vardı yokluğuna.

..bir insanın bir insana verebileceği en değerli şeyi “yalnızlığı” bana verdiğini şimdi daha iyi anlıyorum beni kalmaya mahkum eden bir yola nasıl sevdalandığımı da..

Kahraman Tazeoğlu Alıntıları

Birbirimize birkaç aşk kadar, geç kalmış olmasaydık… Eğer kaybetme korkum olmadan sahip olabilir miydim sana?

Çünkü ayrılıklar da sevdaya dahil, Çünkü ayrılanlar hala sevgili..

Yokluğunun iki yakasını bir araya getirip; Varlığını ilikler misin ömrüme..

Gelişi güzel ayrılıklardı benimki.. Senin kadar esaslı, hiç gitmedim senden.

Gözyaşların süzülüyor saçlarına doğru. Her bir damla dağlıyor beni. Bin parçaya ayrılmış bedenimin tek bir parçası bile dokunamıyor sana. Öyle uzağındayım ki.

Aklım kara kış ellerim seni üşüyor bugün günlerden soğuk..

Şimdiyi yok saymak, yarını ertelemek ve fotoğrafların sınırlı karelerinde, sen’li dünleri yaşamak da, yalnızca, yalnızken yapılacak akıl karı bir deliliktir ve delilik, yalnızlığın en yalın tanımıdır!

Anne bak yine terli terli aşk içtim. Ateşim düşmüyor yarin yüreğine.

Diyorlar ki küsme aşka daha kimler gelecek kimler geçecek
Bilmiyorlar ki en son giden her şeyimi götürdü..
Bilmiyorlar ki en son giden daha sonra gelecekleri bile götürdü..

Verdiğin geçici rahatsızlık için ömür dilerim senden sadece “ben sana ne yaptım”ların kaldı bak bu ucube caddelerde susmanın onaylamak olduğunu hatırlattığın bir gecede BENİ SUSARKEN BÖLME!

Öldüm ulan ölmekten! Kapatsana gözlerimi.

Siz bayım… Evet siz… Benimsiniz!

Elbette unuturum sonunda
en fazla bir mevsim ağlarım
alışırım yalancı baharlara
ama
yine de
biri beni kandırsın yokluğunda…
ne desem kar yağıyor

Hiç kimsenin iyi gelmediği yerden sarıyorsun yaralarımı. Hiç kimsenin dokunamadığı yerden kanatıyorsun sonra.

Sana diyorum sevgili. Öle-mez-sin.
Kendini öldürmene izin veremem.
Sendeki “seni” öldürebilirsin lakin sendeki beni öldü-re-mez-sin
Çünkü ben sana “hayat” dedim.
Çünkü ben sana “umut” dedim.

Çok vagonlu bir trende her istasyonda yeniden başlayan çok seferli bir yolculuktur yalnızlık! Yalnızlık sana gelirken yolları günlerin ardında bitirmek; senden giderken yollarda “ömrümü” bitirmektir

Eğer insan unutmak istemezse, bir günü bile hatırlar on yıl sonra… Ve unutmak isteyen, bir günde unutur on yılı…

Anladım ki: herkesin kendine göre bir boşluğu var, anladım ki her boşluk bir başkasının ki ile dolar

Yolumdan dönemediğim için değil, seninle hiçbir yolda yürüyemeyeceğimi bildiğim için gidiyorum. Yeryüzünün bütün aşkları senin ve beni unutabilirsin!

İnsanın içi ağrır mı hiç? Ağrıyor işte…

Beş dakika daha ”kal”. biraz seveyim sonra ben giderim yemin ederim.

Sevdiğim bütün yüzleri üst üste koyduğumda bile onun yüzü kadar güzel bişey çıkmıyordu ortaya.

Biliyorum “yarın yeni bir gün doğacak” hikayeleri, inananı kanatır ancak. O yüzdendir sadaka vaatlere tenezzül etmeyişim..

Bir şairin dediği gibi; “başka anlamlar arama gerek yok! katlandığım kadar seviyorum seni gerçek bu…” evet bu!

Ne içimden terk edebiliyorum seni ne de terk ettirebiliyorum sana içimi!

Oysa senden tek bir damla istemiştim; sana kocaman bir deniz sunmak için..

“Gitmeni istemiştim, kalışına bayram etmeye hazırken. Hemen gitse demiştim, bir daha ne zaman geleceğini hesaplarken”.

“Gittin…
Asla gidemem” diyendin ve ben bilirdim asıl gidenlerin “asla” diyenler olduğunu…

Yalnızca “sol” anahtarı olanlar mı kalp çalabilir?
Seviyorum anlıyor musun?
Kırgınım.
Gidişin değil, kırılmışlığım batıyor avuçlarıma.
Üzgünüm,
“Biraz daha kal” diyemediğim için sana.
Yalnızım, anlayabiliyor musun korunmasızlığı mı?
Ve hissedebilir misin hiç sarılmadan savunmasızlığı mı?
Ö(z)lüyorum sadece,
Aldırma…

Rast gele sevilmiş değildin ki rest çekilip gidilesin

Bana beni aratıp kendini bulduran yar… O kadar sıkı ki boşluğun şimdi senin boşluğunu hiçbir boşluk kandıramayacak.

yetişin nefesim bitiyor
yetişin bana kuşlar
ya özgürlük adına
ya sevda hatırına

Sol yanıma yatsam seni uyusam hep rüyada kalsam

Sen bir kitap kapağı gibi kapamışken adımı ben her sözcükte seni okuyorum harf harf

Bir otobüs aşkıydı belki bizimkisi benim yolum “son durak” seninkisi “müsait bir yer”di

Ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız! Hep kendine mi saklarsın çocukluğunu

Sevdiğim bütün yüzleri üst üste koyduğumda bile onun yüzü kadar güzel bir şey çıkmıyordu ortaya.

Evdeki bayat ekmek gibiydin.Ben sana nimet deyip başımın
üstünde tutarken, sen gidip başkalarının çöplüğünde
küflenmeyi tercih ettin..

Aşka inanmak kendini sevmektir yüzündeki ünlemi bozmadan. Bilmez misin? Sana aşkın iki kişilik bir yalan olduğunu öğretmediler mi? Neden her seferinde kanıyorsun öyleyse?

Sevda böylemi acıtır Anne!

Bence sen aşkı sadece “çok sevmek” olarak algılıyorsun. Oysa karşılıklı sevmektir aşk

İcinden geciyor parmaklarım karanlıkta mum gibi. Sana yazıldıkca eriyor..

Gittiginde ben Yıkıldım Ama şimdi Ayaktayım Gittiğin Yerde kal Seni Kalbimden Çıkardım…

Sen benim görmek için bakmaya gerek bile duymadığım ezberimsin.

Bana geldiğin yol aşk izlerinle doluydu. Bir dolu aşkın izini örtüyordu şiirlerin. Gelmek eylemi pörsümüştü adımlarında Oysa ben gelişini “milat” sayacak kadar başlıyordum aşka

Affet
Bende sevgiler mevsimlik değil öyle hiçbir saat dilimiyle kıyaslayamam düşlerimi.
Sığdıramam ki seni bir ömre

Kalbimde uyu ayrılığı geçelim. Kapat gözlerini ‘aşk’ a varınca söylerim.

Bir kâğıda sığar mı bir yürek?
Ya da bir yürek kadar büyük olabilir mi bir kâğıt?
Daha sana yaralarımı göstermedim.
Kaldı ki ben Senden önce kendime tehlikeyim.

Şüpheleriniz beynimi kemirirken ‘senaryo yazıyorsun’ dediniz. Şüpheleriniz içimi çürütürken ‘zaman’ dediniz. Şüpheleriniz artık belimi bükerken yüzüme kapılar çarptınız! Beni kendi gözümden düşürdünüz. Acı çekiyordum. Ne acı ki acı çektiğimi canınızı yaktığımda anladınız. Ve daha acı ki sizin canınız yanınca benim canım daha çok yandı

Ve başıboş hüzün sokağında
yüreğime söylediğim en doğru yalan oldun
başıboş sonu boş

Acının yan etkisi, güçlü bir karakter armağan etmesidir size…

Biliyorum “yarın yeni bir gün doğacak” hikayeleri, inananı kanatır ancak. O yüzdendir sadaka vaatlere tenezzül etmeyişim..

Beş dakika daha ”kal” biraz seveyim sonra ben giderim yemin ederim.

“Ben hiç mutluluktan delirmedim ama delirmekten mutluyum”.

İdama giderken hislerim, güneşim yüzünü görmeyi bekledim hep. Kalemi kırık bir aşkı mühürledim yüreğime. ?unuttum? diye haykırırken bile unutmadığımı ispatlıyordum kendime.

Adını sen koydum sonbaharın, bir musallaya koyar gibi başımı ….

Sen sevdana baş aktör değil provasız aşklarına figüran arıyorsun.

Düş düşlerimden sevgili..

Aşk bir bakış acısıdır çünkü her aşk kendini tüketerek çoğalır..

Gözüme kactı yoklugun,genizime kacti sensızligin..

Yolumdan dönemediğim için değil seninle hiçbir yolda yürüyemeyeceğimi bildiğim için gidiyorum

Gözlerini gözlerime çakıp içime daldı. Baktığıydım ama gördüğü değildim..

Son sigaram gibiydin sen sevgili, kıyamazdım içmeye .. O cebimde kırıldı, sen kalbimde”.

Hiç düşünmemiştim bir isim ve iki bağlacın yanyana gelipte içimi bu kadar acıtacağını; taa ki sen ‘el’ve’da’ diyene kadar…

Ben uslu bir aşıktım; gel dedin geldim, sev dedin sevdim, bit dedin bittim. Şimdi unut diyorsun ya yaramazlığım tuttu unutamıyorum!

Bir yastıgın altına sakladım seni acım olduğunda omzuna yaslayıp gene senle uyuyup senle uyanıyorum.

Git artık yar sustuklarını bana harcama.! Yaslanma gözlerime bu yükü kaldıramam.

Ben seni yere göğe sığdıramazdım, sen benim üstüme basıpta mı geçtin ?
Söyle; ne zaman başladın, ne zaman bittin ?
Zaten geç kalmıştın, bir de erken gittin ..
Canıma tak ettin ayrılık, inan yettin !

Talihsiz, çiziliyor avuçlarıma yalnızlığım,
Yolları hep sana tuzak, bir türlü adını bulamıyorum…
Kavşaklarda kalıyor gururum,
Şakır şakır yağmalanıyor, acılarım yol ayrımlarına…

Galiba ben bu aşkta iyi halden müebbet yedim.

Şimdi bana doğru doğrultsan aşkını, korkarım. Şeytan doldurur!

Dinsizin hakkından imansız gelir de. Sensizliğin hakkından kim gelecek ?? Ben onu düşünüyorum sevgili.

Gözlerine şiirler yazmıştım, yazma dedi sözcüklerim akmaya başlarsa gözlerimden cümlen olurum dedi.

Geceleri gündüze cevirmek kolayda, gündüzleri geceye cevirmek okadar zor ki

26 harf istemedim senden yanlızca 3 harf istedim. Aşk aşk aşk…

Sen kokulu bakmayınca görmeyıde unutmus bu eller..

Beni bu aşka defnetttin yüzüm gözüm kana değil, sana bulaştı….

Kim bilir. Belki iki günden sıkılır gitmeye kalkardın. Bunun için sevmeleri sana bıraktım. Gidişler bende kalsın.

Ne nokta ne virgül koyacaksan koy 3 noktayı.

Bitirdim Seni Ve Dediğini Yaptım… Unuttum Gitti… Şimdi İstek Sırası Bende.. Çıkma Olurmu Karşıma Asla… Hiç Karşılaşmayalım Seninle… Bir Daha Asla Alma Adımı Ağzına… Geçmişindekileri Sayarken Bile Sayma Mesela….!!

Giderek değil, unutarak vesaireleştirdin sen bu aşkı
‘Sen’ uçurumlarından, ‘Ben’ denizlerine düştüm.
Kendi içimde boğulacak bir ölümü mü hak ettim Rabbim!
Onu, kendimi kendi içimde boğacak kadar mı sevdim…

Beni ben geçe ordaydım işde bekledım sen gelmedin!

Hiç buluşmadığımız bir yerde hiç bilmediğin bir saatte seni bekliyorum. Gelmen pekte anlam ifade etmiyor. Ben seni beklemeyi hala çok seviyorum..

Demiştimlerini kes susmalarının makasıyla..

Ah be anne.. Taşa oturma karnın ağrır diyeceğine aşık olma kalbin acır deseydin keske..

Ansızın içime düştüğün günden beri ayakları burkuldu ömrümün.
Ve ben her gün bir daha ölmek için uyanır oldum uykumdan.
Paslandı gözlerim. Sen kendin için kal yâr ben senin için giderim

Tesadüfen çarpışmıştı gözlerimiz ve ben senin yere düşen bakışlarını toplamıştım. Seninkilere karıştı sanırım sol yan kırıklarım,bulamıyorum. Düşünüyorum da tesadüf diye bir şey yok aslında Çekecek çilem varmış deyip geçiyorum…

Aşk sevmesini bilen için vardır,ve karşıLıksızdır; ‘Ne kadar seversen, o kadar severim’ gibi düşünmek, Aşk değl tüccarlıktır!.

Diyorlar ki küsme aşka daha kimler gelecek kimler gececek
Bilmiyorlar ki en son giden herşeyimi götürdü
Bilmiyorlar ki en son giden daha sonra gelecekleri bile götürdü.

Bugün bizi beraber görenler yarın “kimdi o” diye sorarlarsa, beni detaylı anlatma. Kısaca “ömrümün geri kalanı” dersin.

Umrumdan taşıyor zamansızlığım. İsmin içimde titriyor sesin sesime düşüyor; ses veriyorum. Oysa sen en sağır yarasın yüreğimde.

Bu aşk için, yüksek duvarlardan atlamak yerine asfaltlardan geçmeliyim..