Neyzen’in ustalığının ve hoş sohbetinin namını çok duyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk kendisiyle görüşmek ister ve bu çağrıya çok sevinen Neyzen paşanın misafiri olur. Sohbet, muhabbet derken aralarında şöyle bir diyalog gelişir;
-“Neyzen senin için iyi içer derler doğru mu?”
-“Eh, içerim paşam.”
-“Ne kadar içersin mesela, iki tane kiloluk içer misin?”
-“İçerim paşam.”
Bunun üzerine Atatürk görevliye seslenir ve iki büyük rakı getirtir. Rakılar gelince Neyzen görevliye seslenip, bir kase, bir kaşık bir de ekmek ister. Görevliler şaşkınlık içinde Neyzen’e bakarken Atatürk bakışlarıyla onaylar ve Neyzenin istedikleri gelir. Atatürk Neyzen’in istedikleriyle ne yapacağını merak ederken Neyzen bir büyük rakıyı açar, kaseye boşaltır, ekmeği ufak ufak doğrar ve başlar kaşıklamaya. Atatürk gözleri faltaşı olmuş bir halde izlerken, Neyzen kasedeki rakı azaldıkça doldurmaya devam ederek ekmeği bitirir ve;
-“Karnım doydu paşam, şimdi içmeye başlayabilirim.” der.
Bunun üzerine Atatürk gülerek,
-“Pes, vallahi ben pes ediyorum Neyzen”
Diyerek kendisinden ney üflemesini rica eder.
Neyzen Tevfik ve Mustafa Kemal Atatürk bol muhabbetli bir kaç saat geçirirler ve sonunda Atatürk Neyzen’e teşekkür ederek, var mı benden bir istediğin diye sorar.
Neyzen’de cevap olarak; “Sağlığınız paşam der, paşanın elini öpüp çıkar.”
Daha sonra Atatürk’le ne konuştuğunu merak eden abisine olayı anlatan Neyzen’e şaşıran abisi;
Ulan yatacak yerin yok, Atatürk ne istersin diye sorduğunda bir ev isteseydin ya diyen abisine Neyzen’in verdiği cevap, bugün yaşadığı yeri unutup, yatıp kalkıp Atatürk’e küfür eden şuursuzlar içindir birazda;
-“O zaten hepimize bir ev verdi ya!”
Neyzen Tevfik Mustafa Kemal Atatürk Şiiri
Neyzen’in sevmediği tek şey, otoriteydi. O yüzden devlet erkanı ile iyi geçinemezdi. Yalnız, Atatürk’e çok bağlıydı. Atatürk’ün ölümünden sonra günlerce evinden çıkmadığı söylenir. Aşağıdaki satırları Atatürk’ün ölümünün ardından 1938’de yazmıştır.
Tanrı ölmez, O dilerse görünür bir müddet,
Kaybolunca O’nu kalbinde bulur her millet.
Biliyormuş kaderin cilvesini evvelce,
Bütün ecrâm-ı semâ yasla büründü o gece.
Yaklaşan bir acı önce güneşi korkuttu,
Ay tutuldu diyemem gökyüzü mâtem tuttu.
Ata geçtin ebedin mevki-i müstahkemine
Bir direktif veriyor arza, beşer âlemine!
Bize ilhâm ile isâl ediyor her haberi,
Ki O’nun kudret-i külliye, emirber neferi.
Bağladı dâr-ı fenânın ebede telsizini,
Güdelim açtığı yollardan mübârek izini.
Atatürk’ün beşere sunduğu peymânı budur:
Atatürk’e inananlar er olur, sulhu korur!
(ecrâm-ı semâ: gökteki yıldızlar, mevki-i müstahkem: makam, isâl: ulaştırma, kudret-i külliye: Allah yapısı, dâr-ı fenâ: hiçlik alemi, peyman: yemin, and)