Kızın biri “zayıflamak için oruç tutuyorum” yazmış. Bronzlaşmak içinde “cehennem” var ister misin?
Özür dileyen insanların bence %70’den fazlası karşı tarafın asla kendini anlayamayacak kapasitede olduğunu anlayıp mecburen özür diliyor.
Hepiniz tatile gitmişsiniz, kendimi beden dersi olduğu gün nöbetçi seçilmiş çocuk gibi hissediyorum.
Sinek ilacı sıkan aracın peşinden beraber koştuğum çocukların hepsi makam mevkii sahibi oldu. Bu ilaç bi bana mı dokundu?
Marketten gelen baba ve anne poşetinde abur cubur arayıp sadece temizlik malzemeleri gören çocuk gibiyim, öyle bir efkar var.
Lisede gümüş söz yüzüğü takcak kadar mal olmadığım geldi aklıma, kendimle gurur duyuyorum.
Ölüm var ölüm. Bugün gördüğünü yarın görememek var. Özlediğini, sevdiğini, affettiğini söylemeyi düşündüğüne bunları söyleyememek var.
Sanki yaz gelmiş ama yaza girememişiz gibi. Sanki tatil ama tatil yapamıyoruz gibi. Öyle bir his.
“İnsan hissettiği yaştadır” lafı doğruysa; sabah kalktığımda 110, öğlene doğru 50, akşam 30, gece yarısı 18 yaşındayım.
Bir şarkıyı bıkana kadar dinler, sonra da aylarca dinlemem. Aylar sonra onu bulunca da çok sevinir, yine bıkana kadar dinlerim.
Küçük şeylerle bille mutlu olabilmeli insan; küçük bir yat, küçük bir villa, mini cooper gibi mesela.
Sahura kalktım, hiçbir şey yemeden sofraya “Risk budur” yazıp tekrar yattım…
Monoton bir hayatınız yok, Allah’a bakmayan bir kalbiniz var. Siz “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” ayetini şair sözümü sandınız.
Restoranların iftar menülerine bakınca, sanki oruç, fakirin halini değil de zenginin halini anlamak için tutuluyor.
Ders çalışamıyorum ve içim rahat etmediği için dizi film de izleyemiyorum kendimi oturup ders çalışmaya da ikna edemiyorum.