Zülfü Livaneli, Mutluluk romanında her biri mutluluğu arayan Meryem, İrfan ve Cemal, kendilerinin, birbirlerinin ve ülkenin ruhunun derinlerine doğru çalkantılı bir yolculuğa çıkıyorlar.
Aptallık bu memlekette o kadar yaygın ki, kapıyı pencereyi sıkıca kapamazsan havayla bile içeri girer. Dünyanın en bulaşıcı hastalığıdır aptallık.
Bırak hayat bir nehir gibi aksın; olumlu düşün ki her şey olumlu olsun; dünyadaki kötülüklerin kaynağı olumsuz düşünmektir.
Hayatındaki her şey sahte. Hep başka insanların seni nasıl gördüğüne göre yaşadın. Çünkü kendin olmaya cesaretin yoktu.
Sonunda bize yol gösteren şey; evde her zaman oturduğumuz koltuğun aşina yumuşaklığı, gözü kapalı çevirebildiğimiz banyo musluğu ve başımızın yastıkta bıraktığı iz oluyordu.
Hayatımda mutlu günlerim olmuştu elbette, ama mesele sadece mutluluk değildi. Önemli olan yaşadığını, hayatın bir anlamı, bir değeri olduğunu hissetmekti.
Zülfü Livaneli Mutluluk Sözleri
Anladım ki bu ülkedeki sorun, bilgi ya da anlayış eksikliğinden kaynaklanmıyor. Öğretebileceğiniz hiçbir şey yok. Her şeyi sizden benden daha iyi biliyorlar ama kötü niyetliler.
Türkiye’de herhangi bir düşünceyi savunabilmek için cümlenin başına, “bilimsel olarak” klişesi yerleştirmek gerekiyordu. “Bilimsel olarak” diye açıklanmayan görüşlerin hiçbir değeri yoktu bu toplumda.
Ama insanoğlu kendisinde başka güçler vehmediyor. Değişmeye, başka bir şey olmaya, doğasını zorlamaya çalışıyor, işte mutsuzluğun ve savaşların kaynağı bu. Kısaca azizim, insan insan olarak yaşamalı, eşek eşek olarak.
Koşullar insanlara en olmadık şeyleri bile yaptırabiliyordu.
Bu dünyada her kadının bir tek amacı vardır: ömrünün sonuna kadar dizinin dibinde oturabileceği bir erkeğe sahip olmak.
İnsan kendi adını on kez üst üste söylediğinde bile yabancılaşıyordu, doğumundan ölümüne kadar taşıdığı “ben” bilincine, ya da “kendi” damgasına niye yabancılaşmıyordu?
Zülfü Livaneli Mutluluk Alıntıları
Sizi bilmem; ama ben dünyada en çok cehaletten korkarım. Çünkü cehalet kendi bildiğinin dışında bir bilgi ve düzey olduğunu farketmeyen bir kör karanlıktır. Zehirli tutkular ve fanatik öfkeler üretir.
Acaba insan kendisinin hayatını değiştirirken başkalarının da hayatına hükmedebilir miydi? Ya da kendi hayatını, başkalarının hayatını değiştirme yoluyla değiştirebilir miydi?
Çok korkuyorum, sen hiç böyle korku bilir misin? Kanatlarım yok ki benim, aşağı uçarken yere bakamam, kalbim durur.
Halkın salak olduğu bir ülkede demokrasi de diktatörlük ve seçimle gelen krallar demektir. Bu yüzden artık ülkeyle bütün bağlarımı kestim. Kimin başbakan olduğunu bile bilmiyorum. Bugünkü serçe yavrusu, başbakandan daha önemli.
Zülfü Livaneli Mutluluk Kitap Sözleri
“Uyumak istemiyorum!” diye düşündü. “Hiç uyumak istemiyorum.” Düşünden korkmadığı için değil, gerçek hayattan daha çok korktuğu için.
En ünlü arabesk sanatçılar, kıllı göğüslerini açıkta bırakan ipek gömleklerle geziyor ve pırlantalı Rolex saat takarak, spor Mercedes otomobile biniyor ve, “Ben ölüyorum, bitiyorum!” diye hıçkırıklara gömülmüş şarkılar haykırıyorlardı.
Hayatla bu derece yüzleşmeyi göze aldığıma ve değiştirmeye cesaret ettiğime göre korkak olamam. Benim yaptığımı herkes yapamazdı.
Kimse hayatından memnun değil. Herkes derin bir huzursuzluk içinde kıvranıyor; daha iyi bir hayata ulaşmak istiyor ama yeni hayatın ne olduğunun da farkında değil.
Tarifi yok; dolayısıyla toplumun mitolojisi ve idealide yok. Bu yüzden bir nehrin suları bizi önüne katmış götürüyor. İnsanlar akıntıdan kurtulmak için kıyıdan sarkan dallara tutunmaya çalışıyorlar…
“Rüyalar mı?” Evet rüyalar! Hayatının en büyük gerçeği; kendin olduğun ve gerçek bir insana dönüştüğün tek an. Yaşamındaki en samimi varoluş anı.