Zülfü Livaneli, Serenad romanında bir yandan 60 senelik bir aşk hikayesini anlatırken, bir yandan da toplumsal ve tarihsel ögelere değinmektedir. İkinci Dünya Savaşı’nın sürdüğü dönemde Almanya ve Avrupa’daki Yahudi soykırımından kaçan binlerce kişinin Türkiye’ye sığınmalarını ve yine kaçmak için Struma adlı bir gemiye binen yüzlerce Yahudinin başlarından geçen olayları anlatmaktadır.
Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik…
İnsan ancak yapabileceğini isterdi. İstemek kavramı, “dilemekten ve hayallere dalmaktan” farklı bir şeydi. Bedelini göze almakla, gereğini yapmakla ilgili bir şeydi.
Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim.
Hem Müslüman, hem Yahudi, hem Katolik’tim. Yani insandım.
Her iktidar adam öldürür mü? Evet! İktidar zulüm demektir. Hele denetlenemeyen iktidar. Peki, iyi insanlar iktidara gelirse? Öyle şey olmaz! Neden? İyi insanlar iktidara gelemez, gelse bile iktidar onu bozar, zalim yapar.
Zülfü Livaneli Serenad Sözleri
Bilgi ne garip bir şeydir. Şişede hapsedilmiş bir cin gibi yıllarca duruyor, senin gelip kapağını açacağın günü bekliyordu.
Fyodor Dostoyevski, insanın ancak acı çekerek olgunlaşacağını söyler. Bu açıdan bakınca İstanbul’un benim hayatımda çok önemli bir yeri var. Çünkü ben bu şehirde olgunlaştım.
İnsanların kendi milletini veya kendi inancını diğerlerinde daha üstün görmesi, ne korkunç olaylara, ne büyük acılara neden oluyordu bu dünyada!
Niye hiçbir sokağın, caddenin, meydanın, köyün adı aynı kalmıyor, sürekli değiştiriliyordu acaba? Tarihten kaçmak için mi? Her şeye sıfırdan başlamak için mi?
Buraya gömülen insanlar mezar taşlarının üstüne gerçek yaşlarını değil, hayatta mutlu oldukları günleri yazarlar. Kimi 21 gün mutlu olmuş, kimi 37 gün. 52’yi geçen çıkmadı daha.
Kimin daha vatansever olduğunu ölçmenin bir yöntemi mi var? Neden bazıları, memleketi kendisinin daha çok sevdiğini ileri sürerek bir ayrıcalık elde etmeye çalışıyor?
Zülfü Livaneli Serenad Alıntıları
Bilgi ne garip bir şeydi. Şişede hapsedilmiş bir cin gibi yıllarca duruyor, senin gelip kapağını açacağı günü bekliyordu.
Hayatı bu kadar ciddiye alma demiyor muyum ben sana? Ama hayatım ciddi sorunlardan oluşuyor, ne yapayım?
Nedense üstümde bir ağırlık vardı. Eklemlerim ağrıyordu, işim olmasa bütün gün evden çıkmaz, televizyon izler, kitap okurdum.
Her bir insanın hikayesi, bizi kendi başımızdan geçen olaylar kadar ilgilendirirdi. Yeter ki kendi gerçekliği içinde kavransın. Her hikâye, sonuçta insanın varoluşunun bir hikayesi değil miydi? Ve akıp giden hayatın?
Birilerinin saçma iktidar mücadelesi yüzünden, insanlar birbirine kavuşamıyor, acılar yaşıyordu. İnsanların mutluluğu, iktidar oyunları arasında ne kadar da zavallı bir konu haline geliyordu.
İstanbul’un eski kozmopolit yaşamına ait izlerdi bunlar. Kaybolmuş o güzel zamanlara ait izler.
Rüyamda ağlıyordum… Gerçekten ağlamış olduğumu anladım. Gözyaşlarım yastığa akmıştı… Yorgana sarınıp dertop oldum, rüyama dönmek istedim.
Zülfü Livaneli Serenad Kitap Sözleri
Hayatımda mutlu günlerim olmuştu elbette. Ama mesele sadece mutluluk değildi. Önemli olan yaşadığını, hayatın bir anlamı, bir değeri olduğunu hissetmekti.
Yanımda olmanı istiyorum diyemediğim için bu yağmur içimi ıslatıyor dediğimi nasıl anlamaz? Düpedüz sarıl bana dedikten sonra sarılmanın ne anlamı kalır?
Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyenler çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenlerde çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık kiminin aydınlıktır, gece ile gündüz gibi…
Yürümeye başladık. İçimden gelmesine rağmen valizini taşımaya yardım etmeyi teklif etmedim. Çünkü bunu bir gencin yaşlıya yardımı değil de, Müslüman bir kadının içine yerleşmiş kölelik duygusuyla geleneksel hizmet anlayışı olarak görmesinden çekiniyorum.
İnsan iyi tanıdığı birinde daha önce hiç rastlamadığı bir yüz ifadesi görünce, demek ki oluşan yabancılık duygusu çok etkili oluyordu.