O kadar yürekten seviyordum ki, buraya “son ada” adını takmıştım. Evet; son ada, son sığınak, son insani köşeydi burası. Tek istediğimiz bu dinginliğin bozulmamasıydı.
Aslında biz bu yaşamın güzel olduğunu düşünmüyorduk bile artık; o kadar alışmıştık ki, yaşayıp gidiyorduk.
Eşitlik, dostluk, demokrasi… Bunlar hep zayıfların uydurduğu saçmalıklar. Çünkü onların yaşayabilmek için bu gibi kavramlara ihtiyacı vardır. Güçlünün ise tek bir isteği vardır: Daha fazla güç!
İnsanoğlu, bugün eriştiği medeniyet seviyesine gelmek için çok büyük çabalar harcadı. Bu uğurda kan döküldü, kelleler gitti, bu yüzden bugün insanım diyen hiç kimse medeniyete sırtını dönerek, insanlığı geri götürecek hareketler yapamaz.
Zülfü Livaneli Son Ada Sözleri
Ayrılıklar, hüzünler, acı anlar o kadar da yabancı değildi bize. Geçip giden yıllar, saçlara düşen aklar, anlatılamayan duygular…
Ona çok acıyordum, hiç mi aşık olmamıştı acaba, sevdiği biri yok muydu?
Ahmaklardan kaçıyorum… çünkü onlarla baş edemem.
“Halk dediğin değişken birşeydir” dedi. Bugün böyle davranır yarın tam tersini yapar. Teşvik ve tehdide bağlı…
Oysa insanlar eşit değildir. Güçlüler ve zayıflar vardır ve hayat bunlar arasındaki mücadeleden ibarettir.
Savaşı kimin başlattığı, kimin haklı olduğu… Boğucu hale gelen korku ve nefret ikilisi karşısında bütün anlamını yitirmişti. Herkes intikam istiyordu. Korku nefreti, nefret korkuyu besliyordu.
Zülfü Livaneli Son Ada Alıntıları
Ama olur da bir gün bu yazdıklarım eline geçerse, sana karşı derin bir mahcubiyet hissettiğimi, yüreğim sızlayarak seni özlediğimi bilmeni isterim.
İçindeki nefretin yoğunluğunu hissetmek beni ürpertti. Aramızda, konuşmayla aşılamayacak kadar büyük bir engelin oluştuğunu görüyordum ama bir yandan da onu zorlayarak bu konuda fikir birliğine varma, yakınlaşma isteğimin önüne geçemiyordum. Çünkü onu seviyordum.
İnsanlar Tanrının önünde eşittir ama hayattan zekaları, becerileri, azimleri ve kazanma hırslarına uygun olarak pay alırlar. Bu yüzden mutlak eşitlik yoktur.
Eski çağlarda bir delikanlı, insanların dişlerini de tedavi eden bir hekimin kızına aşıktır. Sırf kızı görebilmek için oraya gider ve sevgilisinin yüzüne bakarak otuz iki sağlam dişini çektirir. Şimdi bu eylem üzerine hangi sevda sözlerini ekleyebilirsin ki?
Onu öylesine seviyordum ki, bu aşktan içim sızlıyordu. Onun yüzüne bakmak ve sesini duymak için yaşadığımı hissediyordum.
Akşam güzel, hava yumuşak, denizden esip yüzümüzü yalayan serinletici ve minik su zerrecikleri getiren rüzgar pek hoştu…
Zülfü Livaneli Son Ada Kitap Sözleri
Biz insanlar, sınırlarımızı bilmeden kendi aklımızı beğeniyoruz, öğrenmiyoruz, akıllanmıyoruz.
Aynı denizde, aynı çevre koşullarında yaşayan köpekbalıklarının kötü, yunusların iyi olmasını neyle açıklayabilirdik? Aslında köpekbalığı neye göre kötü, yunus nereye göre iyiydi? Belki de iyilik ve kötülük diye bir şey yoktu.
Bu dünyada şiddete en karşı olan kişinin bile, koşullar zorlayınca bir öldürme makinesine dönüştüğünü gözlerimle görmüştüm.
İşte en önemli şey bu. Senin sesin! Dünyada hiçbir tarza, hiçbir modaya oturulamayacak kadar senin olan bir üslup. Elin gibi, gözün, bakışın, gülüşün gibi senden bir parça.
Hiçbir şeyi protesto etmiyorduk, karşı çıkmıyorduk. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!” diyor ama yılanın bize de dokunacağını hesap etmiyorduk.
Çünkü onu çok seviyordum. Bunu kendisine söyleyemezdim, böyle sululuklardan hoşlanmazdı ama size itiraf edebilirim. Hayatta en değer verdiğim dostumdu.
Kelimeleri güzelleştirerek ya da şiddetlendirerek, güzel tasvirlerle insan hallerini anlatmaya kalkma. Sen eylemi anlat, gerisini okur kafasında tamamlasın.